Facebook yine seçimleri tehdit ediyor

Facebook yine seçimleri tehdit ediyor

Facebook’un yeni topluluk politikası, siyasetçilere yanlış bilgi yayma ve ırk temelli gerginlikleri körüklemek için serbestlik tanıyor. Basit biçimde söylersek, büyük haber kuruluşları veri doğruluğu kontrolünü güçlendirirken, Facebook kısaca şunu diyor:

A+A-

Vanita Gupta

Facebook, 2016 seçimlerinde yaşanan çöküşe müdahil olmasından sonra, gelecekte demokrasimizde oluşabilecek zararlara karşı adım atmıştı. Fakat şimdi, Facebook yeni politikasıyla kendi çabalarını sabote ediyor: Politikacıların konuşmaları ‘topluluk standartlarından' açık biçimde muaf tutulacak.

Facebook 2016'dan beridir ‘haber değeri taşıma' muafiyetini uyguluyor; bu ilke, -nefret söylemi ve taciz de dahil olmak üzere- topluluk standartlarını ihlal eden içeriğin, kamusal zarardan çok kamusal yarar tarafı ağır basıyorsa, hâlâ yayınlanabilir olduğu anlamına geliyor. Yeni politikası ile Facebook, otomatik olarak, politikacıların konuşmalarının bir haber değeri olduğunu kabul ediyor. Basit biçimde söylersek, büyük haber kuruluşları gerçeklik kontrolü ve hesap verebilirliği güçlendirirken, Facebook kısaca şunu diyor: “Şayet yalan, çarpıtma ve açık biçimde ırkçı yaklaşımlar pazarlamak isteyen bir siyasetçiyseniz, platformumuza hoş geldiniz. (Söylediklerinizin/ç.n.) Gerçekliğini denetlemeyeceğiz. Otomatik olarak haber değeri taşıyorsunuz. Otomatik olarak incelemeden muafsınız.”

FACEBOOK'UN PERVASIZLIĞI ÇABALARA ZARAR VERİYOR

Bu, olağanüstü derecede umursamaz bir tavır. İşin gerçeği, Facebook, politikacılara yanlış bilgiyi ve ırksal bağlamda ayrımcı içerikleri yaymak için dizginsiz bir serbestlik tanıyor.

Şahsen, Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği'nde çalışmış eski bir Hukuk Direktörü Yardımcısı olarak, konuşmacının kim olduğuna bakılmaksızın ifade özgürlüğünün korunmasının önemini anlıyor ve bunu destekliyorum. Bununla birlikte, politikacılara tam bir muafiyet tanımak -konuşmalarının şiddeti teşvik edeceğini kendilerine anlatmak gibi büyük bir sorumluluğu karşılayamadığınız sürece- makul bir yaklaşım değil. İfade özgürlüğü, demokrasimizin temel ilkesidir. Fakat adil seçimler de öyledir.

Daha geçen hafta, (Demokrat ve Cumhuriyetçi/ç.n.) iki partinin üyelerinden oluşan Senato İstihbarat Komitesi, Rusya'nın, 2016 seçimleri öncesinde ırksal gerilimleri körüklemek ve insanları oy kullanmaktan caydırmak için sahte hesaplar kullanarak, yaydıkları yanlış haberlerle siyah seçmenleri yönlendirmek için Facebook ve diğer platformları kullandığını doğruladı. Bazı politikacılar -adaylar ve seçilmiş yetkililer- bu ayrıştırıcı söylemi besledi ve seçimi kazanmak amacıyla ırk ayrımcılığının gür sesini kullandılar. Gönül ister ki Facebook, bir sonraki ABD başkanlık seçimlerinde aynı şeylerin yaşanmasını engellemek için her alanda tedbir alsın.

2016 seçimlerinin, Facebook'u platformdaki medeni ve insan hakları ihlallerini kabul etmek zorunda bıraktığı doğru. Şirket o zamandan beridir, bağlı bulunduğum Sivil ve İnsan Hakları Liderlik Konferansı ve diğer medeni hak gruplarıyla birlikte, platformun barındırdığı güvenlik açıkları, özellikle de seçmenlerin sindirilmesi ve 2020 seçimlerine katılım hakkındaki endişeleri ele almakla meşgul. Facebook, platformun bağnazlık ve ırk ya da din temelli öfke ve şiddeti kışkırtmak amacıyla kullanılmadığından emin olmak için 2018 baharında sivil haklar denetimi yapmaya başladı. Sandberg o zamandan beri, doğru yönde büyük ilerlemeler göstermeye istekli olması nedeniyle övgüler alıyor.

SINIRLI DÜZEYDEKİ GÜVENİMİZİ DE YOK ETTİ

Ancak sivil haklar topluluğunun Facebook'a karşı -zaten pamuk ipliğine bağlı olan- güvenine darbe vuran şirket, geçtiğimiz ayın sonlarına doğru Değişimin Rengi adlı hak örgütü tarafından Atlanta'da düzenlenen ve bugüne dek hiç yapılmamış olan insan hakları savunucuları ve Facebook liderleri toplantısının hemen öncesinde, siyasetçilerin konuşmalarına muafiyet uygulayacağını duyurdu. Meslektaşlarım ve ben, yeni ve zarar verici politikalarla mücadele etmek için değil, çözümleri tartışmaya hazırlanarak gelmiştik. Konferansın kapanışında de dile getirdiğim üzere, Atlanta'ya güven dolu biçimde seyahat etmiştik ama oradan, Facebook'un açıkladığı muafiyetin ilerlemeleri baltalamasından rahatsız bir halde ayrıldık.

Tüm bunlar şu soruyu gündeme getiriyor: Facebook, şirketin topluluk standartlarını kasıtlı biçimde ihlal eden politikacılara muafiyet uygularken, demokrasimizin bütünlüğünü korumayı nasıl taahhüt edebilir?

Görünüşe göre, Facebook siyasi söylem hususunda hakemlik yapmak istemiyor. Facebook'un Küresel İlişkiler ve İletişim Başkan Yardımcısı Nick Clegg, yakın zamanda yeni politikalarını ilan ederken şunları dile getirdi: “Siyasi tartışmalara hakemlik yapmak ve bir politikacının konuşmasının dinleyicilerine ulaşmasını engelleyerek kamusal tartışma ve soruşturmalara konu olmanın bizim için uygun bir rol olduğuna inanmıyoruz.”

Diğer yandan, demokratik değerlere önem veren hiç kimse, seçilmiş liderlerin seçmenleri bölmek ve kandırmak amacıyla bir iletişim platformunu rahatça kullanması gerektiği fikrinin arkasına saklanmaz. Bu politika aracılığıyla, Facebook, ırkçılığı körükleyen düşünceleri yaymak isteyen otoriter politikacıların dünyanın en büyük megafonunu kullanmalarına izin veren kasıtlı bir karar aldı. Tarih boyunca otokratların iktidara gelme sürecinde denetim dışı medyaya nasıl bel bağladıklarını unutmayalım.

SORUN, TEMEL DEĞERLERİMİZİN YIPRANMASI

Facebook'un aldığı bu karar, ‘muhafazakârlık karşıtı önyargılara' dair suçlamalara bir yanıt olmasının yanında, tehlikeli ve yanlış bir eşdeğerliği destekliyor: ‘Siyasi kazanç uğruna ırkçılığın bir silah haline getirilmesinin önlenmesi, muhafazakârın liberalle karşı karşıya geldiği bir husustur,' diyor. Aslında öyle değil. Bu mesele, ulusumuzun temel değerleriyle ilgili.

Bunun da ötesinde, siyasetçilerin ırk temelli gerginlikleri körüklemelerine izin vermek seçimlerimizi baltalıyor ve katılım oranını düşürüyor. Irkçılık şekil değiştirebilir ve son derece kolay uyarlanabilir. O, genelde şifreli dili ve gizli mesajları aracılığıyla kamusal tartışmalara nüfuz eder. Önde gelen bir teknoloji şirketi olarak Facebook bunu idrak etmeli, seçmen ve nüfus bilgisi baskısını mümkün olduğunca güçlü bir şekilde ifşa eden politikaları benimsemeli. Bu tür bir gaflet, şirketin günümüz Amerika'sındaki ırkçılığa ve seçmenlerin baskı altına alınmasına dair kasıtlı cehaletini ortaya koyuyor.

Günümüzde ırkçılık Facebook'ta örtük biçimde nasıl kendisini gösteriyor? Büyük bir şehrin belediye başkanının, seçmen sahtekârlığını engellemek için siyahların yaşadığı mahallelerdeki sandık merkezlerine polis memurlarının yerleştirilmesini talep ettiğini düşünün. Yahut politikacıların, nüfus bilgileri formunu doldurduğunuz takdirde kişisel bilgilerinizin kolluk kuvvetleriyle paylaşılacağını ve sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğinizi belirten mesajlar yaydığını düşünün. Yeni muafiyet kararı, siyahlardan veya göçmenlerden oluşan toplulukların daha fazla korkması ve demokrasiye katılımdan cayması anlamına gelse bile, bu tür içeriklere izin verecek.

Seçilmiş yetkililer, tarihsel olarak ayrımcılığın sürdürülmesinden ve seçmen katılımına engel teşkil etmekten sorumlu olmuştur. Facebook -demokrasi karşıtı amaçlar peşinde koşsa bile- seçmenlerin baskı altına alınmasına aracılık eden kişileri koruyarak, halkın karşısında güçlü ve imtiyazlı kişilerin yanında olacağının işaretlerini veriyor.

Facebook şimdi bu muafiyete bir son vererek bu krizi çözebilir. Facebook, bir topluluk inşa etmeye, seçmenlerin sindirilmesine ve kişisel bilgileri aracılığıyla baskı altına alınması karşısında gerçek bir mücadele yürütmekte kararlıysa, politikacıların da diğer herkesle aynı topluluk standartlarına uymalarını sağlamalı. Aksi halde, platformun bugüne dek gösterdiği çabaları boşa çıkacak ve demokrasimizi tekrar derinden sarsılacak.

Yazının aslı Politico sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.