Yasak ve operasyonlar nedeniyle 8 sivilin yaşamını yitirdiği Diyarbakır'ın Silvan ilçesindeki ablukanın kaldırılması için beraberindekilerle ilçeye giden ve bir kez gaz bombasının bir kez de silahların hedefi olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Silvan'daki tanıklıklarını anlattı.
Twitter hesabı üzerinden paylaşımlarda bulunan Yüksekdağ, Silvan'ın ardından Mardin'in Nusaybin ilçesinde ilan edilen yasağa ve gelen ölüm haberlerine dikkati çekerek, “Silvan'da, Cizre'de yaptıklarını yakında her yerde ve herkese yapmaya yeminliler. Bir gerçeğe göz kapatanlar, bir süre daha kendini kandırır,” dedi.
Yüksekdağ, Silvan'da ‘az vahşet uyguladı, halkın üzerine ateş açmadı' diye özel harekâtçılar tarafından dövülen polisler olduğunu da yazarken, “Askere ne yapıyorlar bilmem,” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı'nın Silvan anlatımları şöyle:
“Düne kadar Silvan'daydım. Orada sadece katliam değil, bir işkence düzeni vardı.İnsani sınırları alt üst edecek bir vahşet. Şimdi Nusaybin'de Kürde ve insanım diyene, acıdan ve öfkeden başka bir şey bırakmayacak bir vahşet. İktidardan insanlık beklememeyi öğrenen çocuklar.
‘Hendek olmayan' kent merkezinde taranan kahveler, evler, cenazeler, gözünde yaş donmuş analar, babasını akşam göremem diye korkan çocuklar ve sokakta işkence gören ihtiyarlar… Hepsini gördüm Allah kahretsin! Bilip de inkar edenlere, görüp de gözünü kapatanlara lanet ettim. Edeceğim.
Bir ihtiyar vardı, sokakta işkence görmüş. Ekmeğini panzerden silah doğrultup yere döktürmüşler, sonra toplatmışlar. Üstünü soydurup,sonra giydirmişler. Gözü yaşlı, kendine değil ekmeğe yanıyordu kurban olduğum; ‘ekmektir, mübarektir…' Oysa mübarek tanımazdı oralarda kan çeteleri.
Yaşlı bir ana, yine panzerle önü kesilen, mantosu soydurulup, torunlarının yiyeceği yera döktürülen.
Ve orada az vahşet uyguladı, halkın üzerine ateş açmadı diye özel harekatçılar tarafından dövülen polisler var. Askere ne yapıyorlar bilmem.
Kaldığım evin üst katında, hastane ambulans çalışanları vardı. Polis ya da çete yollarını kesip dövmüşler. ‘Sakın yaralı, hasta taşımayın' diye. Çok yaralılardı, kolları kırıktı, korkmuşlardı, birisi Trabzonluydu. Yanıma gelmediler, gelemediler, haber gönderdiler. Bir umut, bir çare… Umut direnmekti, çare gerçeğe sarılmaktı Silvan'da…Onuru,insanlığı yere düşürmemekti. Mübarek değerleri yerden kaldırmaktı. Öyle yaptılar…
Şimdi Nusaybin'de, Cizre'de ve yurdumun yalana, çamura, arsızlığa boğulan sessiz sokaklarında aynı bela dolaşıyor. Bir saray darbesinin belası.
‘Gelişmiş'20 devlet, sırıtarak poz veriyor bir yalan, kan ve çamur gölünün kıyısında. Bize ummana açılmak düşer şimdi.
Sarayın mermeri, teslimiyetin çukuru olanlara inat barışın, demokrasinin ve onurlu halkların yalçın dağları olmak düşer…”/İMC