Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, AK Parti Ankara İl Başkanlığının Suriyelilere yardım kampanyası kapsamında işadamlarına Ala Restoranda verdiği kahvaltı programında konuştu.
Akdoğan, Suriyeden 2 milyon göçmen geldiğine ve Türkiyenin bu meseleye 5,5 milyar dolar kaynak aktardığına dikkati çekerek, 25 kamp kurulduğunu, kampların dışında şehirlere yayılan göçmenler olduğunu anlattı.
Akdoğanın açıklamaları şöyle:
Bazı Batılı ülkeler sadece konuşuyorlar. Kaç kişi aldınız, hangi yardımı yaptınız, ne kadar yardım yaptınız? Sayarak belki bazı kişileri almışlardır. Onlar da ya mühedis ya doktordur. Yine kendi menfaatleri için seçerek aldıkları kişilerdir. Çoluğu, çocuğu, kadını, yaşlısı, hastası, ben bu insanları alayım bu mağduriyeti gidereyim diye değil yine kendi ihtiyacını gidermek için, insan kaynağı ihtiyacını gidermek için seçerek aldıkları insanlardır.
Bu noktada baktığımızda insanlık tarihinde büyük katliamlar yaşandı ama bu çağda, kimyasal silah kullanıldı, yüzbinlerce insan katledildi, milyonlarca insan evini barkını bırakıp göç etmek zorunda kaldı. Peki ne oldu? Herkes 3 maymunu oynuyor. Ne gören var, ne duyan var.
DEAŞ (IŞİD) tehlikesi ortaya çıkınca birilerinin aklı başına geldi. O zaman Suriye ile ilgilenmeye başladılar. Düne kadar neredeydiniz, böyle bir sorun yok muydu, yüzbinlerce insan hayatını kaybetmedi mi? Bu mesele büyük güçlerin, büyük devletlerin rekabetine kurban giden bir mesele oldu. Filler tepişti, olan arada kalanlara oldu. Siyasi güç çekişmelerinde Suriye meselesi açıkça kurban edildi.
Ahlaki duruş o yüzden diyorum. Ne zalimin kimliğine baktık, bizden midir değil midir, onu sorgulamadık, ne de mazlumun kimliğini sorguladık. Kürt müdür, Türkmen midir, Arap mıdır, Yezidi midir sorgulamadan hepsine kucağımızı açtık. Ne yapabiliyorsak devlet olarak, millet olarak, STKlar olarak el birliğiyle bu sorunu hafifletmeye çalışıyoruz.
Bizim petrol kuyularımız yok, doğalgaz rezervlerimiz de yok ama vicdanımız var. Biz reel politikaya teslim olamayız. Menfaatlerimize göre hareket edemeyiz. Vicdanımızın sesine kulak vermek zorundayız, yoksa aynaya bakamayız. Bu tamamen kendimizle ilgili bir mesele aslında./İMC