'Bu kriz yönetilemedi'

Sivil Toplum Derneği Başkanı Zafer Kıraç: 'Şanlıurfa Valisi, arkasında yangın sürerken 'Her şey kontrol altında' diyordu. Devlet cezaevlerine ilişkin krizleri yönetemiyor.'

URFA - Şanlıurfa Cezaevi"nde çıkan yangınla gündeme gelen "cezaevlerinin koşulları"nı Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği Başkanı Zafer Kıraç"a sorduk. Kıraç"a göre Urfa"da yaşanan sürpriz olmadığı gibi, başka cezaevlerinde de benzer bir tehlike var. “Devlet krizi yönetemiyor” diyen Kıraç, sivil toplum kuruluşlarından (STK) yardım alınması çağrısı yapıyor. 

Urfa Cezaevi"nde yaşananlar gözleri yine cezaevlerine çevirdi. Ne oluyor cezaevlerinde? 
İlk tespitim cezaevlerinin olaylarla gündeme gelip toplumun ilgisini çektiğiydi. Bu da genellikle siyasi yapılar üzerinden. Cezaevleri fazla kullanılıyor bizde. İçerideki insanlara suçunu sorduğumuzda o suçtan dolayı içeride olmaması gerektiğini düşünüyorsunuz. Şiddete bulaşmamış, insan öldürmemiş insanlar cezaevinde daha beter hale geliyor. Bunun yerine Sosyal Hizmetler"e bağlı başka kurumlarda suçuyla yüzleşebilir, topluma kazandırılabilir. Buna en güzel örnek cezaevindeki çocuklar. 12-18 yaşlarında 2300 çocuğun 2000"inin içeride olması gerekmiyor. Mâhkum çocuk nüfus içinde 300-400 kadar çocuğun şiddete bulaştığını ya da bulaştırıldığını görüyoruz. İşte bu çocuklara çocuk olduklarını unutmadan bir muamele yapılabilir. 

Cezaevlerindeki doluluk oranı önlenemez şekilde arttı bu arada… 

Bir "hafifleme" gerekiyor ve bunu yaparken mağdurları da üzmemek gerekiyor. Af bir infial yaratabilir ama ben tam zamanı olduğunu düşünüyorum. Denetimli Serbestlik Yasası"nın kapsamı genişletilerek daha etkin fayda sağlanabilir. Adalet Bakanlığı birtakım iyi düzenlemeler yaptı, Denetimli Serbestlik, İzleme Kurulları gibi... Şimdi Meclis"te bulunan Ulusal İzleme Kurulu gibi… Bunlar iyi gelişmeler ama bunların hepsi ölü doğdu elimize. STK"lara sorulmadan, "Ben biliyorum, en iyisini yapacağım" duygusuyla yola çıkıldı. 

Urfa"da İzleme Kurulu"nun raporu durumun habercisi gibi ama… 

İzleme Kurulları STK temsilcilerinden oluşmalıydı. Bazı yerlerde doktor, avukat gibi insanlar yer aldı ama biz hâlâ İzleme Kurulu raporlarını okuyamıyoruz. Kamuoyuna açıklanmıyor. Kurulun kendisi bağımsız değil. İzleme Kurulu neyi izlediğini, ne gördüğünü açıklamıyor. Şimdi Pozantı"yı, Urfa"yı görüyoruz. Yarın öbür gün bir sürü cezaevinin Urfa noktasında olduğunu görebiliriz. Bunu söylemekten utanıyorum ama ne Pozantı"da ne Urfa"da izleme kurulları hesap vermedi. Şöyle örneklere de tanıklık ettim: F tipi bir cezaevinden ağır hasta bir mahkûmun hastaneye götürülmesi için ring aracı kullanılmış, aracın kullanılmasını tavsiye eden İzleme Kurulu"ndaki doktor. Ambulansları var ama kullanmıyorlar. Hipokrat yemini etmiş bu insan, hastayı bir terörist gibi görüyor. Toplumsal algı İzleme Kurulu"na böyle yansımış. 

Sonuçta Urfa"da da henüz net bir açıklama yapılamadı… 

Bakanlık kimseden destek almadan cezaevleri politikasını tek başına belirlemeye çalışınca kriz anlarında panik yaşanıyor. O gün vali arkasında yangın sürerken “Her şey kontrol altında” diyordu. Eğer STK"lara, üniversitelere kulak vermezseniz, bütün ağırlığı, suçu yüklenmiş olursunuz. Yangın gece 11"de çıktı, sizce cezaevinde kaç memur görevlidir o sırada, ben size söyleyeyim en fazla 20"dir. Muhtemelen o koridorda kimse yoktu. Bu memur azlığı önemli bir problem. Bunu söylediğimizde insanlar yanlış anlıyor. İnfaz memurlarına 4 katı iş verilmesine neden sessiz kalıyoruz? Hak ihlali gerekçelerini ellerden almak lazım. Devlet krizi başarısız bir şekilde yönetti. 

"F tiplerinde yatan 3500 tutuklunun koşulları çok ağır" 

Bir diğer önyargı da hep siyasi koğuşların ya da doğudaki cezaevlerinin sorunlu olduğu… 
Batı-doğu ayrımına katılmıyorum. Erzurum"a da, Mersin "e de gitseniz aynı durumla karşılaşıyorsunuz. Hele hele bir ay önce İzmir Buca"ya gitseydik, kimse yerine oturamazdı. “Ne oluyor” diye bas bas bağırırdık. Bu doluluğun misli vardı Buca"da. Şimdi bence Diyarbakır en berbat cezaevi, Mersin , Bursa, Ümraniye"nin de elden geçirilmesi ya da kapatılması gerekiyor. İnsanlar yerlerde yatırılıyor çoğunda. Yatak ile yaşam alanı farklıdır. 8 kişilik odaya 18 yatak koyduğunda kapasite 18 olmaz. Devlet "Hayata Dönüş Operasyonu"yla geçtiği F tipi modelinden sessiz sedasız vazgeçti ve "L tipi"ne geçildi. L tipi daha insani. 3 ya da 5 kişilik koğuşlar var. Tek kişilik cezaevi modeli toplumumuza uygun değil. Devlet F tipi yapmaktan vazgeçti ama mevcut 3500 kişinin koşullarını da iyileştirmedi. Bu insanların sosyal yaşam alanları hâlâ çok az. 

Geçen aylarda vegan yemek istediği için açlık grevine giren Osman Evcan"la beraber, yaşam tarzı taleplerinin de karşılık bulmadığını öğrendik. 
Cezaevinin işlevi alıkoymaktır. Onun dışında yaşamı sürdürmek için gerekli koşulların sağlanması gerekir. İnsanlar "Bir de klima mı vereceğiz" diye düşündüler. Evet, klima cezaevinde de lüks değildir. Üstelik belki bazıları suçsuz bulunacak. Cezaevleri koşulları zaten ağırdır, bunu başka şeylerle desteklemeye gerek yok. Radikal

Güncel Haberleri

Sağlık Bakanlığı kura sonuçları açıklandı: Hakkari’de göreve başlayacak isimler belli oldu
DEM Parti Yüksekova İlçe Örgütü Önder İçin Taziye Kurdu
Selahattin Demirtaş'tan Sırrı Süreyya Önder mesajı: Her daim kıymetlimizsin
Sırrı Süreyya Önder hayatını kaybetti
Hastaneden Önder açıklaması: "Hayati tehlikesi artarak devam ediyor"