Devletin zirvesinin katılmadığı adli yıl açılışı yapıldı

Adli Yıl Açılış Töreni’nde konuşan Yargıtay Başkanı Alkan, ”Yargı erki denetleme görevi için bağımsız olmalı. Yürütmenin bir kısım temsilcileri yetkili soruşturma makamları tarafından verilmiş bir talimat olmadan yargıya polis operasyonu yapılabileceğini

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katılmadığı 2014-2015 adli yılı düzenlenen törenle açıldı.

Törene, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Serruh Kaleli, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu ve birçok yargı mensubu da katıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu davet edildiği için törene katılmadı. Başbakan Ahmet Davutoğlu da aynı saatlerde Bakanlar Kurulu toplantısı olması nedeniyle katılmadı.

‘Yargı bağımsızlığı standardını yakalayamıyoruz’

Yargıtay Başkanı Alkan, törendeki konuşmasında, dile getireceği hususların yargının görev ve sorumluluklarına yönelik sorun ve isteklere ilişkin olduğunu, bunların şahıstan şahısa değil, makamdan makama iletilen hususlar olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

“Yürütmenin etkisi altında olan bir yargının, keyfi ve hukuka aykırı eylem ve işlemlere karşı gerçek bir denetim ifa etmesi beklenemez. Böyle bir sistemde hiç kimsenin hak ve özgürlüklerinin koruma altında olduğu da söylenemez. Bu konuda anayasa ve yasalarda düzenleme yapılsa da demokratik hukuk devleti diye tanımladığımız ülkelerdeki yargı bağımsızlığı standardını bir türlü yakalayamıyoruz.

‘Yargıya polis operasyonu’

“Yürütmenin bir kısım temsilcileri, yetkili soruşturma makamları tarafından verilmiş bir talimat olmadan yargıya polis operasyonu yapılabileceğini açıklayabilmektedir. Yargıyı isteğe göre dizayn etmek için yargı kurumları üzerinde baskı oluşturulmak istenmesi, yargının kendi içerisinde yapacağı seçimlere ilişkin müdahale girişimleri endişeyle karşılanmaktadır. Buna karşılık yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti olmadan gelişmiş ülke olunamayacağına ilişkin düşünce sahiplerinin olması da bizleri ümitlendirmektedir.

“Bu hususlar yargı bağımsızlığına müdahale için gerekçe yapılmamalıdır. Son zamanlarda Yargıtay Kanunu ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nda yapılan değişiklikler ile yargıya müdahale girişimleri, sorunları çözmekten çok artıracak niteliktedir.

“Yargı bağımsızlığına müdahale niteliği taşıyan konularda, yargının susmasını ve sadece kararları ile konuşmasını beklemek, ancak, demokrasiye, kuvvetler ayrılığına ve hukukun üstünlüğüne gerçek anlamda bağlılığın yaşandığı ortamlarda haklılık kazanabilir.

‘Yargıya konuşmaya zorlayan uygulamalar’

“Bir yasa önerisinin yüksek yargının yere indirileceği şeklinde sunulması, birkaç sene önce verilmiş bir Yargıtay kararının güncel bağlamda yakışıksız bir biçimde anılması, yargısal kararlarla kabul edilmiş olguların mevcut olmadığının ilan edilmesi, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşürecek yakıştırmaların alenen yapılıp soruşturmacıya hukuka uygun tek bir delil sunulmaması, yüksek yargı için öngörülen yapısal değişikliklerin kurumsal görüşler alınmadan gerçekleştirilmesi, yüksek yargıdaki muhtemel seçim süreçleri ve yüksek yargıçların seçime ilişkin özgür tercihleri önemsenmeden takvim öngören yasalar yapılması, Yargıtay’daki unvan ve görevler için yıllar içinde yerleşmiş ve kabul gören sürelerin müktesepler dikkate alınmadan ve hiçbir ihtiyaca dayanmadan değiştirilmesi, idari nitelikli takdire bağlı tasarruflara bile müdahale edilmesi gibi hususlar, yargıyı konuşmaya zorlayan uygulamalar değil midir?

“Hiç endişe edilmesin, genel olarak ülkemizdeki yaklaşımın, özel olarak da içinden geçtiğimiz ortamın bir yargıçlar devletine yol açma ihtimali; yargının, yargısal denetimin, hakim ve savcıların etkisizleştirildiği bir Türkiye ihtimali yanında, pek zayıftır. Yargının bağımsızlığı en başta yargı kurumlarının organizasyonlarında ve işleyişinde kendini gösterir. Yargının teşkilat yapısı ile yargısal alan; beklentilerle, ani gelişen olaylar üzerine, makul, meşru ve haklı gerekçe içermeden, tek taraflı olarak düzenlenebilecek bir alan olmamalıdır. Özellikle anayasayla yargıya tanınan demokratik seçim hakkının kullanılması sonucunda oluşacak temsile, yeni bir yasa değişikliği ile müdahale düşüncesi kabul edilemez.”

“Adaletin güçlü olması, hakimler için değil herkes için güvencedir. Bu husus hiç unutulmamalı, yargı mensupları polemiğe zorlanmamalıdır. Yargıtay’ın münferit bir kararı ele alınarak kararın değil, kararı veren kişilerin, dairelerin ve kurulların yıkıcı bir üslupla eleştirilmesini, eleştirilerin yıpratma kampanyası haline dönüştürülmesini, eleştirirken de herkesin kendi siyasi düşüncesini ölçü almasını doğru bulmuyoruz”  şeklinde konuştu.

Erdoğan’dan mesaj

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, adli yıl açılışı dolayısıyla yayımladığı mesajda, yargı kurumları ve yargı mensuplarının, yargının önce tarafsızlığını ardından bağımsızlığını tehdit eden her yapıya ve girişime karşı, üzerinde yaşanan toprakların ruhuna uygun bir cesaretle karşı duracağına olan inancını belirten Erdoğan, şu ifadelere yer verdi:

“Adaletin güvenilir ve hızlı şekilde tecelli edebilmesi, sadece anayasal ve yasal düzenlemelerle, yargıda altyapı yatırımlarıyla mümkün hale gelemez. Yargı kurumları ve yargı mensuplarının, ülke ve millet ile aynı istikamete bakıyor olmaları, ülkenin istiklal ve refahı adına milletle aynı hissiyatı paylaşıyor olmaları hayati derecede önemlidir. Yargının bağımsızlığı kadar, hatta ondan daha da önemli olan, yargının, yargı kurumları ve yargı mensuplarının tarafsızlığıdır. Siyasi, ideolojik, zümrevi çıkarlar yargıya egemen olursa, orada adaletin tecelli etmeyeceği açıktır.

Yargının siyasallaşması

“Yargının siyasallaşmaması, ilgili tüm tarafların üzerinde hassasiyetle duracakları bir konudur. Ancak, yargının tarafsızlığını yitirmemesi de tüm yargı kurumlarının ve mensuplarının en hassas ve en güncel meselesi olmak durumundadır. Tüm yargı kurumları ve mensupları, yargıya sirayet etmeye çalışan, yargıyı etki altına almaya çalışan, adeta yargıyı teslim almaya çalışan siyasi, ideolojik ve zümrevi gruplara karşı son derece hassas, dikkatli ve cesur olmak zorundadır.

“Yargı içine sızarak örgütlü şekilde hareket eden ve yargı sistemini adeta felce mahkum etmeye çalışan girişimler karşısında herkes, hepimiz, eşit derecede mesulüz. Bu noktadaki her ihmalkarlık, her müsamahakarlık, ülkemize, milletimize, gelecek hedeflerimize açık bir haksızlık olacaktır.

“Yeni ve büyük Türkiye, adalet ve özgürlükler üzerinde yükselecektir. Hakların kısıtlanması kadar, hakların istismarına, özgürlüklerin başkalarının özgürlüğünü kısıtlayıcı şekilde kullanılmasına da dikkat ederek, yargı sisteminin kutlu yürüyüşümüze katkılar sağlayacağını umuyorum.”/İMC

 

 

Güncel Haberleri

Sağlık Bakanlığı kura sonuçları açıklandı: Hakkari’de göreve başlayacak isimler belli oldu
DEM Parti Yüksekova İlçe Örgütü Önder İçin Taziye Kurdu
Selahattin Demirtaş'tan Sırrı Süreyya Önder mesajı: Her daim kıymetlimizsin
Sırrı Süreyya Önder hayatını kaybetti
Hastaneden Önder açıklaması: "Hayati tehlikesi artarak devam ediyor"