Dernek Başkanı Nedim ATSIZ, Sivil Düşün AB Programı Aktivist Desteği kapsamında Avrupa Birliği desteği ile Nehil Sulakalanı Biyolojik Çeşitliliğin Korunması Projesi isminde bir proje yürüttüklerini bildirdi. Proje kapsamında kitapçık, afiş ve broşür dağıttıklarını, Yüksekova halkı nezdinde çevre koruma bilincinin artması için çalışmalar yürüttüklerini belirtti.
Bilgilendirme toplantısı katılımcılarına seslenen Atsız, Nehil sazlığının Türkiyenin sayılı sulak alanlarından biri olduğunu, onlarca çeşit kuşa üreme ve barınma ortamını sunduğunu Ancak Nehil Sazlığının bu gün bir çok tehlikeye maruz kaldığını belirtti.
Dernek Başkanı, Nehil Sazlığının maruz kaldığı en büyük tehlikenin halkımızda çevre koruma bilincinin yeterince yaygınlaşmaması olduğunu söyledi. Bunun için hep birlikte bütün Yüksekovalılar olarak sazlığa sahip çıkmamız gerektiğini belirten YEKÇED başkanı bu
konuda resmi kurumlara da büyük görevler düştüğünü anımsattı. Kasım Ayı içerisinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğüne müracaat ederek
sazlığın Nehil sazlığının Ramsar Sözleşmesi Kapsamında koruma altına alınmasını talep
edeceklerini belirtti.
Nehil Sazlığında yaşayan canlılar:
A- Kuşlar: Çayır delicesi, ergüvani balıkçıl, saz delicesi, turna, toy (Yarar ve Magnın,
1997);
B- Diğer flora ve fauna :Su samuru, Sazan balığı, Flamingo, Pelikan, Orkide, İrisler,
Fritillaria imperialis.
Nehil Sazlığının Korunması İçin Alınması Gereken Önlemleri şöyle sıraladı.
- Toplumun bütün katmanlarında çevre koruma bilincinin yaygınlaşması gerekmektedir.
- Yüksekovalılar olarak her birimizin gönüllü bir çevre dostu gibi sazlığa sahip çıkması
gerekir.
- Hiçbir şekilde sazlık ve çevresine çöp ve küller dökülmemelidir.
- Nehil sazlığında hiçbir şekilde drenaj çalışması yapılmamalıdır.
- Yer yer açılan küçük drenaj kanallarının tekrar doldurulması gerekmektedir.
- Sazlığı tarım alanına dönüştürme faaliyetleri derhal son bulmalıdır.
- Alan üzerindeki baskıların azaltılması için Kamu Kurumları da devreye girmelidir.
- Alanın en az Natura 2000 statüsüne kavuşturulması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü üzerine düşeni yapmalıdır. Yani sazlık Ramsar Sözleşmesi kapsamına alınıp resmi koruma altına sokulmalıdır.
- Su kaybını hızlandıran toprak işlemenin son bulması gerekmektedir.
- Sulak alandaki saz kesimi son bulmalıdır.
- Sazlığa ve orada yaşayan canlılara zarar veren sonbahar mevsimindeki saz yakma
faaliyetleri son bulmalıdır.
- Yüksekova-Şemdinli Karayolu üzerinde ve sulak alanın hemen kenarında bulunan
mezbahanenin kesim artıklarının bu alana deşarj edilmesine derhal son verilmelidir.SULAKALANLARI NİÇİN KORUMALIYIZ?
Çünkü;
Canlılara yaşam ortamı sağlarlar. Yeraltı suyu için rezerv oluştururlar.
Taşkın kontrolünü sağlarlar. Göller, sazlıklar ve bataklıklar fazla yağmur sularını öncelikle
tutar, gerektiği ölçüde yavaş yavaş bırakırlar.
Yeryüzündeki sulaklanlar yeraltı suyunu beslerler ve yeraltı suyunun seviyesini korurlar.
Özellikle kıyı sulakalanları denizlerden gelen tuzlu suyun girişini engellerler. Böylece içme
suyunun ve tarım için kullanılan suyun tuzlanmasını önlerler.
Bulundukları bölgenin iklimini stabilize ederler.
Tortu ve zehirli maddeleri tutarak kirleticilerin fazlasının sudan arıtılmasını sağlarlar, bir
anlamda doğal bir arıtma tesisi görevi görürler. Örneğin, Bafra kanalizasyonunu Bafra'daki
sazlıklar temizlerler.
Bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlayan balıkçılık, tarım, hayvancılık, saz üretimi ve
rekreasyonel faaliyetlere olanak sağlarlar.
Yeryüzünün en önemli genetik rezervuarları olarak bilimsel çalışmalar için açık hava
laboratuarları oluştururlar.
Su yolu taşımacılığına imkan verirler.
Dünyadaki hayvancılık, tarım ve balıkçılığın büyük bölümü sulakalanlar çevresinde yapılıyor.
Sulakalanlar dünya tarım alanlarının yalnızca %16'sını oluştururken, buna karşın dünya gıda
üretiminin yaklaşık %40'ı sulakalanlardan geliyor.
Sulakalanlar bu değerlerinden ötürü, uygarlık tarihi süresince her zaman kalkınma-gelişme
planlamalarında büyük önem taşıdılar. Ancak yine "uygarlık" yüzünden, endüstri, kent, tarım
alanları açmak amacıyla kurutuldular, atıkların atılmasıyla kirletildiler, kaynaklarının aşırı
kullanılmasıyla da tüketildiler.
Geçen 200 yıl boyunca, sadece ABD'de her saat başı ortalama 24 hektardan fazla sulakalan
yitirildi1. Türkiye'de de son 40 yıl içinde 1.300.000 hektar sulakalanın çeşitli müdahalelerle
doğal yapıları bozuldu ya da geri dönüşü olmayacak biçimde tahrip edildi, geriye ise sadece
1.000.000 hektar sulakalan kaldı. Yeryüzündeki sulakalanların ise %50'si yok oldu. Buna
karşın son 25 yıl içinde dünyada su talebi %60 arttı.