Bilgen: Bedeli Kim Ödemişse Muhatap da Odur

Bilgen: Bedeli Kim Ödemişse Muhatap da Odur

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, AKP hükümetinin “muhataplık” tartışmalarına şu sözlerle son noktayı koydu: “Kim örgütlüyse, kim toplumda daha yüksek itibara ve saygınlığa sahipse toplumun mücadelesinin, kavgasının sözcülüğünü, yürütücülüğünü kim yapmışsa, bugün

A+A-

PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından 2013 Newrozu'nda başlatılan çözüm sürecini “buzdolabına” kaldıran AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 1 Kasım seçimlerinin ardından “Öcalan, PKK ve HDP muhatap olmaktan çıkmıştır” diyerek, çözümden yana olmayan taraf olduklarını bir kez daha ortaya koydular. Yıllardır Kürt halkına yeni yeni liderler yaratmaya çalışan ve şimdi de yeni muhatap arayışlarına giren AKP hükümeti, sorunu asıl muhatapları ile çözmek yerine Kürt sorununu aralarında Hür Dava Partisi, HAK-PAR, KADEP ve AZADÎ İnisiyatifi gibi partilerle çözmeyi amaçlıyor. Kürt sorununda ve çözüm sürecinde asıl muhatapların AKP hükümetinin belirlediği taraflar olmadığını söyleyen HDP Sözcüsü ve HDP Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, muhataplık konusunun masa başında kararlaştırılacak bir konu olmadığını ifade etti.

‘Kürtlerin iradelerini ortaya koyması Ankara'da rahatsızlık yarattı'

Toplumsal hayatın kendisinin sorunun özüyle ilgili muhatapları kendisinin belirlediğini ve şekillendirdiğini kaydeden Bilgen, bu durumda tarafların gayet de birbirine karşı güvensizlik taşıyabileceğini dile getirdi. Tarafların birbirlerinin kazanımlarını hazmedemeyebileceğini dile getiren Bilgen, “Rojava'daki süreç, HDP'nin parlamentodaki temsili ya da toplumsal alanda Kürtlerin iradelerini ortaya koyması, Ankara'da bir rahatsızlık ve kaygı uyandırmış durumda. Bunu sindirememenin sonucu olarak da muhatabı değiştirmek galiba en kolay yöntem gibi gözüküyor. Ama bu masa başında oturup da ‘Ben şunu muhatap olmaktan çıkarttım. Artık bundan sonra ben şunu muhatap alırım' diyeceğimiz bir şey değil. Hayat böyle bir gerçekliğe dayanmıyor. Elbette ki sorunun toplumsal barış boyutuna ne kadar farklı aktör katılabilirse süreç o kadar sağlıklı yürür. Türkiye'nin batısında da bütün demokrasi güçleri Kürtlerin bütün farklı renkleri eğilimleri hem talepler konusunda hem de Türkiye'nin genel demokratik yönetim modeli konusunda ne söylüyorlarsa sözlerini bu sürecin içerisinde ulaştırabilmeliler duyurabilmeliler” şeklinde konuştu.

‘Alternatif muhatap geliştirme hesapları boşa çıkmaya mahkûmdur'

Muhataplık konusunun ne kadar geniş ve yaygın olarak ele alınırsa o kadar iyi olduğunu ifade eden Bilgen, şunları kaydetti: “İş silaha geldiğinde her kes bilir ki silahla ilgili sorunun çözümünün muhatabı elinde silah olanlardır. Bunu başkasıyla konuşmak kendi kendini kandırmaktır. Bunu başka türlü çözmeye çalışmak sadece topluma zaman kaybettirmektir. Kendini oyalarken kandırırken aslında bir süre sonra çıtanın başka bir yere çıkacağının farkında olmamaktır. Bugün itibariyle Türkiye'de ister Anayasa konusu konuşulsun tartışılsın isterse silahlı güçlerin siyasete katılımı tartışılsın. Sonuç itibariyle kim örgütlüyse, kim toplumda daha yüksek itibara ve saygınlığa sahipse toplumun mücadelesinin, kavgasının sözcülüğünü, yürütücülüğünü kim yapmışsa, bugüne kadar bedeli en çok kim ödemişse doğal olarak muhatap da odur. Onun dışında ki arayışlar, küçük hesaplar, ayak oyunları, alternatif geliştirme hesapları boşa çıkmaya mahkûmdur. Ama asıl muhatabında, asıl öznenin de bu kriz döneminden, bu kaos ortamından daha güçlü çıkması daha etkili bir toplumsal mücadele ile çıkması barışın teminatıdır.”

‘Özyönetim demokrasidir, demokrasi özyönetimdir'

Son dönemlerde sıkça tartışılan özyönetim ve başkanlık modeline ilişkin de konuşan Bilgen, özyönetimin demokrasinin esası ve olmazsa olmazı olduğunu dile getirdi. “Artık modern dünyada bilgi ve iletişimin bu kadar güçlendiği, yönetime katılmanın artık temsili mekanizmalardan çıkıp birebir herkesin bilgiye ulaşabildiği, düşüncesini istediği yere taşıyabildiği bir dünyada artık özyönetim demokrasidir, demokrasi öz yönetimdir” diyen Bilgen, bunu suçmuş gibi yansıtmanın Türkiye'yi temsili demokrasiye, makyaj demokrasisine mahkûm etmek olduğunu belirtti.

‘İsteğimiz özyönetim esaslı demokratik bir rejimin kurulması'

“Ankara'nın nasıl yönetileceği?”, “Ankara ile yerel yönetimlerin ilişkisinin nasıl olacağı?” ve “Toplumun muhalefetle ilişkisinin nasıl olacağı?” konularının ilkeler etrafından tartışılması gerektiğini vurgulayan Bilgen, şöyle devam etti: “İlkesel olarak AKP ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan güçler ayrılığından, yargı bağımsızlığından, denge denetleme sisteminden, seçilmiş milletvekillerinin iradesinin belirleyici olmasından yanaysa bu netleştirilir. Daha sonra bunun nasıl bir hükümet modeliyle sağlanabileceği tartışma konusu yapılabilir. Biz bu anlamda hiç tabu tanımadan, hiçbir metne kutsallık atfetmeden demokratik bir anayasa yapmanın ve kurucu iradeyi ortaya çıkarmanın gerekli ve öncelikli olduğunu düşünüyoruz. Bunu bir yöntem tartışması olarak yapıyoruz. Ama bizim referansımız bizim önceliğimiz bizim içerikle ilgili talebimiz çok net biçimde Türkiye'nin her yerinde özyönetim esaslı bir demokratik rejimin kurulmasıdır. Cumhuriyetin bu anlamda demokratikleştirilmesidir.”

‘Özyönetim yoksa demokrasi yoktur'

“Özyönetim yoksa demokrasi yoktur. Demokrasi yoksa başkanlık olsa ne olur, parlamenter sistem olsa ne olur” diyen Bilgen, muhalefetten farklı olarak bunun net savunusunu yapmaları gerektiğini ifade etti. CHP ve MHP için verili durumun meşru olabileceğini ya da eski düzenin savunulabileceğini dile getiren Bilgen, kendileri açısından durumun farklı olduğunu söyledi.

“Tek adam”lığın tehdit oluşturduğunu ve buna karşı net tutum alınması gerektiğinin altını çizen Bilgen, şöyle dedi: “Başkanlığın şu anda aslında fiilen yetki gaspı içerisinde olduğu, yetki aşımı içerisinde olduğunu yüksek sesle dillendirmemiz gerekiyor. CHP ve MHP sanki şu anda hiçbir problem yok ileride başkanlık olursa ülke diktatörlüğe gidecek diye bir korku üzerinden siyaset yapıyor. Biz de diyoruz ki şu anda zaten Türkiye'de fiilen Başbakan'dan daha yetkili bir fiili başkan var. Cumhurbaşkanı aslında anayasal sınırlarını yok sayarak, siyasi alana, medyaya ve parlamentonun yargının yetkilerine de nüfuz ediyor. Dolayısıyla hem başkanlığa karşı duyarlı olalım ama aynı zamanda eski düzeni de demokrasi adına savunan bir yere düşmeyelim diyoruz.”

(DİHA)

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.