Demirtaş: AKP toplumu savaşa ikna edemedi

Demirtaş: AKP toplumu savaşa ikna edemedi

HDP Eşbaşkanı Demirtaş, “İnsanlar evlatlarının Saray için kurban edildiğini gördüler. AKP savaşın meşruiyetini oluşturamadı” dedi.

A+A-

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Fırat Haber Ajansı'na (ANF) verdiği röportajda 1 Kasım'ın barış ve savaş arasında bir seçim olduğunu belirterek, “AKP ve MHP'nin oyları düşerse savaşı sürdüremezler” dedi.

ANF'den Arzu Demir'in röportajından öne çıkanlar şöyle:

Seçim süreci boyunca ana akım medyanın sansürü ile karşılaştınız. Bu durum seçime birkaç gün kala değişecek mi? Bu iki gün içinde planlanmış bir televizyon programı var mı?

Hayır. Medya büyük bir tehdit altında. Hükümet ‘HDP'lileri çıkarmayın' diye doğrudan tehdit ediyor. Çıkarmak isteyen bir iki program var ama onlar da benim dışında kimseyi kabul etmiyorlar. Biz de bu durumu kabul etmiyoruz.

Gelen teklifleri ret mi ettiniz?

Evet, bir iki programı reddettim. Çünkü hiçbir şeyde HDP'lileri televizyonlarına çıkarmıyorlar. Benim dışımda kimseyi kabul etmiyorlar. Biz de bunu doğru bulmadığımızı belirttik. Aylardır süren bir sansür var. Ben çıkınca sansür bitmiş olmuyor. Ama beni çıkartarak sansür yokmuş gibi bir hava yaratmak istiyorlar.

Seçimlerin önemi

Bu seçimin savaş ya da barış arasında bir tercih olduğu yorumları yapılıyor. Niye böyle bir yoruma ihtiyaç duyuluyor?

AKP ve MHP açık bir savaş cephesi siyaseti yürüttüler ve yürütüyorlar. Bunu söylemekten çekinmiyorlar. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bahçeli sürekli daha fazla operasyon, daha fazla şiddet çağrısı yapıyorlar. Seçimden sonra da devam edeceğini söylüyorlar. Bu iki partinin oylarını artırması demek, savaş cephesinin güçlenmesi demektir. Onun dışında parlamentoda biz ve CHP kalıyoruz. CHP geçmişe nazaran kısmen savaşa karşı bir tutum içerisinde ve savaşa en azından payanda olmuyor. O nedenle AKP ve MHP'nin oylarının düşmesi için barış isteyenlerin seçime damga vurması lazım. Oyları düşerse, savaşı sürdüremezler. O nedenle savaş isteyenler ile barış isteyenlerin seçimi bu aslında.

7 Haziran'dan bu yana siz, halka bu savaşı AKP'nin çıkardığını anlatabildiniz mi? Halkı bu konuda ikna edebildiniz mi?

Önemli ölçüde biz elimizden geleni yaptık. Önemli ölçüde de anlattığımızı düşünüyoruz. Zaten dikkat ederseniz ateşkesin ilk bozulduğu 24 Temmuz'dan bu yana bizim söylemimiz Türkiye siyasetine damga vurdu. Biz buna Saray savaşı dedik ve Türkiye toplumu bunun doğru olduğunu gördü. Bu Saray'ın dayatmasıyla ortaya çıkmış bir savaştır. Bu bir vatan savunması değildir. Bunu gördü insanlar. Çoğu asker, polis cenazelerine de yansıdı bu tepkiler. İnsanlar evlatlarının Saray için kurban edildiğini gördüler.

Tersten söylersek AKP savaşa ikna edemedi toplumu…

Edemedi. '90'lı yıllar gibi değil. Savaşın meşruiyetini oluşturamadı. Bunu bir toplumsal desteği olan savaşa dönüştüremedi.

Yüzde 14'ün üzerinde oy bekliyoruz

Oy oranınız ne olacak? Öngörünüz ne?

Beklentimiz yüzde 14'ün üstüdür. Yüzde 13'ü kesinlikle geçeceğiz, buna inanıyorum. 14'ün üstünü bekliyoruz. Oy oranı itibariyle MHP'yi geçebiliriz. Vekil sayısı itibariyle de kesinlikle geçeriz, diyorum.

Sandığa gitmek istemeyenlerin, boykot diyeceklerin sayısının arttığı yönünde haberler zaman zaman basında yer alıyor. Bu oranın yüzde 18'e ulaştığı da yazılıp çiziliyor. Sandığa gitmemenin sonucu ne olur?

Hangi partinin seçmeni daha fazla katılım sağlarsa, o partinin oy oranı çok yükselecek. Biz kendi seçmenimize güveniyoruz. En yoğun işte de olsa, tabiri caizse iki eli kanda da olsa seçmenimiz mutlaka sandığa gidecektir. Şu anda sandığa gitmeme oranı en yüksek CHP'de, en düşük bizde görünüyor. Bu seçimde de öyle olacaktır. Biz insanları sandığa davet ediyoruz, mutlaka sandığa gidilsin ve oy kullanılsın. Avrupa'da katılım arttı, çok sevindiriciydi. Ülkede de kendi seçmenimizin bu duyarlılığı göstereceğini biliyoruz.

Bir CHP'li niye HDP'ye oy vermeli?

50 yıldır CHP'ye oy vermiş biri, artık CHP'nin hiçbir şeyi değiştiremediğini, hiçbir umut vaat etmediğini görüyor bence. HDP artık yeniyi temsil ediyor. Soldan sağa bütün o yelpaze içinde en özgürlükçü söylemi HDP kuruyor. HDP bütün onların da çatı bileşenidir. Bir solcu da muhafazakar bir sağcı da kendini rahatlıkla kendini HDP'de ifade edebiliyor. Çünkü bir geçiş önemi yaşayan Türkiye'de en fazla buna ihtiyaç var. Ortak ilkeleri savunabilecek, Kürt, Türk, sağ-sol ayırmadan bütün evrensel değerleri savunabilecek bir anlayışa ihtiyaç vardı. Bu ancak bizi sorunların çözümüne getirebilir. CHP şu anda tabiri caizse çok sığ bir alanda siyaset yapıyor ve bugün itibariyle seçime kadar oradan çıkması imkansızdır. Bizim için öyle değil, biz Kürtlerin çok önemli bir kısmının oyunu alıyoruz. Kürt hareketinin içinden çıkmış bir partiyiz ama bu halimizle Türkiye'nin her yerinden artık oy almaya başladık. Oy itibariyle 4. partiyiz ama politikaları destek gören ve seçmenlerin ‘Oy verebilirim' dedikleri parti içinde en yüksek oy bizim, yüzde 50'den fazla. Uyandırdığımız sempatimiz yüzde 50'den fazla. Bu bizim için önemli.

1 Kasım sonrasında ne olacak?

Türkiye açısından 7 Haziran'ın rövanşıdır. 7 Haziran sonrasında insanlar kısmi bir nefes almıştı. Şimdi yine bir nefes alacaklar. Çünkü insanlar şundan korktu: Tayyip Erdoğan seçimle de gitmiyor. 1 Kasım'dan sonra kabul edecek artık. Bir koalisyon ihtimali çok güçlüdür ve kurulacak. Türkiye'yi bir müddet koalisyon yönetecektir. Ama tahminim; seçimler yine 2019'da normal zamanında yapılmayacak. Koalisyon 3.5 yıl götüremez ülkeyi. Daha kısa süreli koalisyon olup bir seçim daha görür Türkiye, ondan sonra taşlar yerine oturur.

Öcalan'ın mektubu

Avukatlarına gönderdiğini son mesajı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ağır tecrit her şeyden önce hükümetin çaresizliğinin bir göstergesi. Sayın Öcalan'ın İmralı'da AKP politikalarına karşı direndiğinin de bir somut örneği. AKP, kendi işine yarayacak bir tek cümle çıkacağına inansa heyetleri peş peşe gönderirdi adaya. Ama şu anda kendi politikasının İmralı'da duvara çarptığını görüyorlar, tecridi bu yüzden uyguluyorlar. Aynı zamanda bir tür cezalandırma olarak kullanmak istiyorlar. Çok ahlaksız ve hukuksuz bir tecrit olarak değerlendirdik. Bu imkanlarda Sayın Öcalan'ın avukatlarına mektup yazarak tecride dikkat çekmesi, bu koşullarda savunmanın mümkün olmadığını belirtmesi aynı zamanda genel siyasete bir mesajdır. O cümleyi sadece dava ile ilgili düşünmemek lazım. Koşullar değişmediği müddetçe barışı savunmanın çok mümkün olmadığını düşünmek lazım. Kendi hukukunu ve hakkını mahkeme karşısında savunamayan bir kişi bu koşullarda halkının barış hakkını nasıl savunacak. ‘Müzakerenin koşulları henüz yoktur' gibi anladım o mesajı.

Bu durumda müzakere yeniden nasıl başlayacak?

Şu anda tecridi uygulayan AKP ama seçimden sonra AKP tek başına hükümet değil. Oluşabilecek yeni seçenekler, görüşme trafiğinin yeniden başlaması ile ilgili adım atabilir. Örneğin biz iktidarda koalisyon ortağı olabilirsek bu mümkün olabilir.

1 Kasım öncesinde son mesajınızı alayım.

1 Kasım seçimleri 7 Haziran'ın bir tekrarı ama ondan daha önemli. Dolayısıyla bütün kardeşlerimiz seçmenlerimiz koşulları ne olursa olsun sandığa gidebilmek için hazırlığını yapmalı. Oyunu mutlaka herkes kullanmalı. Bize eleştirisi olanlar var, biliyorum. Yetersizliğimizi tartışanlar var. Bunların hepsinin farkındayız. Bir bütün olarak, hareket olarak bazı eksikliklerimiz ve yanlışlarımız olabilir. Ama çok iyi niyetle, fedakarca bir halk direnişi ortaya koyduk, hep birlikte yaptık bunu. Dolayısıyla bugün bu yanlışları ve bazı uygulamalardan kaynaklı sorunları tartışma ve bunu sandığa gitmeme gerekçesi yapmak doğru değil. Bir kişi bile olsa bunu yapan mücadeleye büyük haksızlık yapmış olur. Hepimiz önce bir sandığa gidelim, sandıkta gereğini yapalım. Kendi iç sorunlarımızı da dışa karşı eksikliklerimizi de cesurca tartışabilecek bir özgüvene sahip bir hareketiz. Bu unutulmasın. Herkesi bir kez daha sandığa, oyuna sahip çıkmaya davet ediyorum./imc

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.