Demirtaş: Baraj bizim için artık yüzde 13'tür

Demirtaş: Baraj bizim için artık yüzde 13'tür

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 1 Kasım seçimlerini değerlendirdi.

A+A-

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 1 Kasım seçimlerini değerlendirdi. Taşımalı oy uygulamasının halkın seçimlere katılımını düşürmeyi amaçladığını, 7 Haziran seçim sonuçlarının "sivil darbe" ile kabul edilmediği için 1 Kasım seçimlerinin de bir rövanş olmadığı ve 1 Kasım'da yüzde 13'ü aşan bir oy oranı alacaklarını söyleyen Demirtaş, Dicle Haber Ajansı'nın (DİHA) sorularını yanıtladı.

* HDP, 7 Haziran'da büyük bir başarı yakaladı. HDP'nin bu başarısından kimler, neden rahatsız oldu? 

Türkiye siyasi tarihi açısından 7 Haziran seçimleri çok önemli bir kırılma aşamasıdır. HDP, 1991 yılında HEP'ten devraldığı büyük siyasi mirası, ideolojik bir çerçevede yeniden güncelledi. Sayın Öcalan'ın "demokratik ulus", "demokratik özerklik" ve "demokratik konfederalizm" şeklindeki 3 kavramda birleştirdiği paradigmasını Türkiye sınırları içerisinde de "ortak vatan" çerçevesinde Kürt sorununun da çözümünün ele alındığı bir paradigmayla ideolojik bir partiye dönüştürdü. Tekçi, ırkçı, mezhepçi, cinsiyetçi bir millet tanımı üzerine inşa edilmiş olan Türkiye ulus devlet sistemi ve onun partilerine karşı 7 Haziran'da büyük bir ideolojik mücadele sürdürdü. Baskı ve engellemelere rağmen işte bombalama ve tutuklamalara rağmen HDP çok önemli bir başarı elde etti. 

'7 Haziran'da tekçi ulus yapısına bir müdahale oldu'

Yüzde 13'lük başarı bu açıdan klasik partiler arası yarışta elde edilmiş demokratik, eşitlikçi bir seçim yarışıyla ortaya çıkmış bir sonuç değil. Faşizan, dayatmacı, tekçi bir ideolojiye karşı devleti yeniden kendi çıkarları doğrultursunda organize eden bir tür yeşil Kemalizm diyebileceğimiz AKP'nin ideolojik yapısına karşı ideolojik bir zaferdir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti resmi ideolojisinden beslenen hiçbir yapı ve anlayış seçim sonucunu hazmedememiştir. Sadece Tayyip Erdoğan değil, AKP yapısı değil. Dikkat edin MHP yapısı da bazı ulusalcı çevreler de bu seçim sonuçlarına hazmedememişlerdir. Çünkü onların kafasından Türkiye Cumhuriyeti devletinin inşa edildiği devlet tümüyle bu tekçi ulus yapısı üzerine kurulduğu için o temeli sarsan demokratik bir müdahale gerçekleşmiştir. Ve bunun çok büyük büyüme potansiyelinin olduğu ortaya çıkmıştır. Yani yüzde 13'lük başarı ile birlikte yüzde 50'yi aşan bir destek, sempati ve Türkiye'de artık alternatif bir demokratik iktidar seçeneğinin tartışılmaya başlandığı görülmüştür. 

'1 Kasım rövanş değildir'

Yıllardır hayalini kurdukları bir tür AKP halifeliği, bir neo-Osmanlı politikası işte yeniden Osmanlıcılık hayaliyle Müslüman coğrafyanın, İslam toplumunun hamisi olacak bir Türkiye inşa etme hazırlığında iken ve bunun yeni lideri Tayyip Erdoğan olarak merkeze konulurken, 7 Haziran seçimleri bu dış politikaya da bir müdahale yaratmıştır. Dolayısıyla 7 Haziran seçimlerinin uzun vadeli bir başarıya yol açmaması, bir an önce durumu kendi lehlerine tekrar değiştirmek, kendi lehlerine bir sonucu ne pahasına olursa olsun yaratmak için seçim sonuçları kabul edilmemiş, siyasi sivil bir darbe ile hükümet ve parlamentoya el konulmuş ve tekrar seçim kararı alınmıştır. O nedenle 1 Kasım'da yapılacak seçimler 7 Haziran'ın bir rövanşı değildir. 

'7 Haziran'ı katbekat aşan bir sonuç hedefliyoruz' 

* Savaş ve çatışmalı bir ortamda gerçekleşecek olan 1 Kasım seçimlerinde HDP'nin kampanyası ve stratejisi nasıl şekillenecek?

Biz, 7 Haziran'daki başarımızı katbekat aşan bir sonuç ortaya çıkarmayı hedefliyoruz ve kimseye de hiçbir partiye de rövanşist yaklaşmıyoruz. Yani AKP'den Tayyip Erdoğan'dan, MHP'den rövanş almak gibi yaklaşımımız yok. Bizim muhatabımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin katı, resmi ideolojik yapısıdır ve biz bunun değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. 1 Kasım seçimlerinde yeniden bir ideolojik zaferle bunu somutlaştıracak iyi bir oy oranı elde etmeyi, yüzde 13'ü aşacak bir performans ortaya çıkarmayı düşünüyoruz. Kısa bir zamanda kampanya yürüteceğiz elbette. Tekrar eden bir seçim olduğu için her şeyi yeniden topluma hatırlatmak gerekiyor. Tartışma fırsatı olmayacak bu kısa süre içerisinde. Saflaşan, netleşen tarafların tutumunu aslında Türkiye kamuoyuna anlatmaya çalışacağız. 

* 'Saflaşan, netleşen taraflar' derken neyi kastediyorsunuz?

Bir savaş bloku, kendi kişisel ikballeri, kendi hilafet, diktatörlük sevdaları için ülkeyi ne hale getirebilecekleri ispatlamış bir kesim var. Bunun karşısında da demokratik bir cumhuriyeti, barış ve huzur içerisinde bir yaşamı, özgür birlikteliği ve ortak vatanı inşa edebilecek bir perspektifi savunanlar yani bizler varız. Yarışacağız. O nedenle bizim açımızdan çok zor olmayacak. 7 Haziran öncesi, özellikle AKP'yi teşhir etmek çok kolay olmayabilirdi ama bunu zorluklarla da olsa önemli ölçüde başardık. Şu anda AKP zaten kendini teşhir etmiş, maske takmayı gerekli görmeyen bütün savaş, katliam, yeniden inkar ve imha politikası ve halk üzerinde sivil darbe anlayışıyla tahakküm kurma anlayışı artık çok alenileşmiş bir durumda. Bu nedenle bizim açımızdan kampanya yürütmek, ideolojik mücadele etmek çok zor olmayacak. Kampanyanın zor kısmı özellikle Kürdistan'da süren savaş ve bunun yarattığı gerilim ile bunun batıya yansıdığı kısmıyla ilgilidir. Onun dışında kampanyamızda ideolojik, program, seçim beyannamesi ve strateji olarak 7 Haziran'dan çok daha avantajlı durumdayız.

* Kürdistan'da birçok merkezde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla "taşımalı sandık sistemi" devreye konuluyor. Bu yöntemin temel amacı nedir? Böylesi bir girişimin hayata geçmesi durumuna karşı hazırlıklarınız var mı?

YSK'nin yetkileri arasında sandığı güvenliğini sağlamak vardır yani bunun için gerekli tedbirleri almak. Bunun dışında yasalar ve Anayasa'daki seçim kanunda YSK'ye tanınan yetkilerin hiçbirinde sandıkların taşınması, birleştirilmesi gibi bir tartışma veya kanuni bir durum söz konusu değildir. YSK'de da bu nedenle zorlanıyor. Çünkü elinde bunu yapabilecek hiçbir yasal yetki yok. Sadece bazı seçim dönemlerinde örneğin, mevsim koşullarına bağlı olarak sandıkları mezralardan köylere ya da ilçe merkezlerine taşıma kararı alabilir. Yani diyelim ki; iklim koşulları nedeniyle bir seçim bölgesinde bulunulmasının imkânsız olduğu durumlarda bu olabilir. Bunun dışında Türkiye'de bir sandık birleştirme ve taşıma konusu şu ana kadar uygulanmış bir durum değil. Anayasa'da böyle bir şey yok. 

'Sandıkların güvenliğinden önce çocukların yaşam güvenliğini sağlayın'

Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası, hani beğenmediğimiz, çoğu zaman eleştirdiğimiz darbe Anayasasının kendisi askıdadır, yürürlükte değildir. Cumhurbaşkanı, başbakan, yargıçlar, savcılar, polisler, valiler Anayasa'yı şu anda askıya almış durumda. Dolayısıyla Anayasa'ya aykırı bazı seçim uygulamalarının yapılmasına şaşırmamak lazım. "Anayasa'ya aykırıdır" deyip yerinde oturacak halimiz yok. Gerekli hukuki girişimleri yapacağız ama karşımızdaki muhatabın bir hukuk devleti olmadığını bilmemiz lazım. Çocukları katleden, ambulans şoförünü katledip suçu anından PKK'ye atabilen bir devletten söz ediyoruz. İnsanların can güvenliği yok. Mezar ve cenazelerin güvenliği yok. Bu haldeki bir ortamda biz "sandık güvenliği niye yok" diye boş yere tartışmayalım. 

* Peki, bu durumda ne yapacaksınız?

Benim bütün parti teşkilatlarına ve halkımıza tavsiyem şudur: Yapabilirler, mümkündür, taşıyabilir ve birleştirebilirler. Biz oylarımızı taşımalı sisteme göre de kullanacak şekilde hazırlık yapmak zorundayız. De facto yasa ihlali yaparak sandığı bir mahalleden başka mahalleye köylerden kent ya da ilçe merkezine taşısalar, biz halkımızı örgütleyip o gün bütün seçmenlerimizin sandığa gidecek hazırlığı yapmamız lazım. Bu yönlü hazırlıklarımız da sürecek. Avrupa'da seçmenlerimiz 500-600 kilometre yol gidip oy kullanıyorlar. Yüz binlerce insan otobüslerle örgütlenip disiplinli bir şekilde oyunu kullanabiliyor. Bu nedenle onlar ne yaparsa yapsın, seçmenimizi yıldırmaya dönük, sandığa gitme oranının azaltmaya dönük hangi hamleleri yaparlarsa yapsınlar, olası bu tür hukuk dışı müdahalelere karşı hazırlıklı olacağız. Seçmenlerimizi sandık günü sandığa taşıyacak bir ön hazırlığımız da olacak. 

'7 Haziran'da 250 seçmeni batıdan Kürdistan'a taşıdık'

Biliyorsunuz, 7 Haziran seçimlerinde 250 bine yakın seçmeni batıdan Kürdistan'a taşıdık. Böyle bir durumla karşılaştığımızda moral bozmak ve oy kullanmayacağız şeklinde bir tutum sergilemek yerine oyumuzu nasıl sandığa taşıyabiliriz ve nasıl koruyabiliriz bunun hazırlığını yapmamız lazım. Bir de şu hususu özellikle belirtmek istiyorum. Bazı yerlerde valiler, kaymakamlar ya da seçim kurulları başvuru yapıyor, sandığın taşınması için. Fakat bu çok yaygın bir durum değil. Cizre'de Yüksekova'da ve Silvan'da benzeri yerlerde olabilir ama çok yaygın bir şekilde bütün seçmenlerimizi etkileyecek bir duruma götüremezler. 

'Amaçları sandık taşıma değil, psikolojik savaş'

* O halde bu yöntemdeki ısrarın amacı nedir?

Amaç birazda psikolojik etki yaratmak yani sandığa ya da seçime katılım oranını düşürmeye çalışıyorlar. Bu aynı zamanda psikolojik bir savaştır. Seçmenlerimizin şu kaygıya kapılmaması lazım özellikle yurtsever halkımız, her yerde sandık nerede olursa olsun "biz oyumuzu kullanacağız" motivasyonu ve psikolojisi ile yaklaşmalıdır. Korkmaya, panik yapmaya, korku içerisinde seçime hazırlanmaya gerek yok. Büyük bir coşku ve zafer inancıyla bizim seçim kampanyasını yürütmemiz lazım.

* "Taşımalı sandık" AKP'nin kıl payı kaçırdığı vekillikleri alarak 276'yı bulup tek başına iktidar olmak için amaçladığı bir yöntem olabilir mi? 

Bu denediği tek yöntem değil. Orada küçük miktardaki oyları etkileyerek belki son vekillikleri almaya çalışacaktır ama bu sadece Diyarbakır, Van ve Batman için geçerli değil. Türkiye'nin 81 vilayetindeki son vekiller her zaman küçük oy oranlarıyla değişir zaten. O nedenle sadece Kürdistan'daki iller değil. Adana, Mersin, Antalya ve İstanbul'da her yerde son vekillikler çok önemlidir. Biz sadece oralara yoğunlaşıp diğer yerleri düşünmeyen bir tarzda yaklaşmayacağız. Bizim buradaki en kritik noktamız seçmenin sandığa gitmesidir. Yani katılım oranının yüksekliğidir. Biz seçmenimizi sandığa götürebilirsek AKP'nin her türlü oyununu boşa çıkarmak mümkün olur. Seçim hileleri adı altında ne yaparlarsa yapsınlar bunun tek tedbiri seçmenin sandığa gitmesidir. Seçmen sandığa gidemezse, bunu başaramazsak, AKP'nin hileleri başarılı olmuş olabilir. Biz sandığı önce oylarımızla dolduracağız. Arkasından alacağımız tedbirlerle oyları sandıktan çıkaracağız. Oylarımıza sahip çıkacağız. Bunun dışında seçim kazanmanın imkânı yoktur. Seçim sandıkta kazanılır biz de sandığa göre bütün hazırlığımızı yapıyoruz.

'Bizim için baraj artık yüzde 13'tür'

* HDP'nin oy oranlarına dair önünüze veriler geliyor mu? Sizin hedefiniz nedir?

Bizim için 1 Kasım seçimlerinde baraj yüzde 13'tür. Önceki seçimde yüzde 10'du şimdi barajı yüzde 13 olarak düşünüyoruz. Yüzde 13'ü aşmamız gerekiyor ve hedefimizi de yüzde 20 koyduk. Bu hedefe ulaşabilmek için önümüzdeki 30 günü çok ince ve hassas bir çalışma ile değerlendireceğiz. Tahminlerimiz biz yüzde 13 üzerinde bir oyla 1 Kasım seçimlerinde bir kez daha başarılı çıkacağız.

Yaptığımız araştırmalar, saha yoklamaları da bunu gösteriyor. Aşağı yukarı zaten bütün anket şirketleri HDP'nin bu pozisyonunu teslim ediyor. Fakat dediğim gibi mevzu sadece belli bir oy oranını yakalamak değil, Türkiye'nin her yerinden oy almaktır. Türkiye'nin farklı bütün kesimlerinden oy almak ve milletvekili sayısı itibariyle de parlamentoda üçüncü parti olabileceğimiz bir duruma gelmek istiyoruz.

* Sizce AKP tek başına iktidar olabilecek mi?

AKP tek başına iktidar olamayacaktır. Dolayısıyla alternatif bir iktidar seçeneğini de ortaya çıkarmamız lazım. Biz sadece yüzde 13 ile yetinip bir kez daha 7 Haziran sonuçlarına razı olmak ona benzer bir sonuç çıkarmak yerine onu çok daha aşan bir sonuç ortaya çıkarabilirsek Türkiye'nin önünü açabiliriz. Barış ve demokrasiden yana güçler parlamentoda sayı olarak yeterli çoğunluğu elde ederlerse alternatif bir iktidar koalisyon seçeneği de çıkabilir. Bu da mümkündür." 

Kılıçdaroğlu denklemi çözememiş

* Siz alternatif bir iktidar seçeneği yaratmaktan, koalisyon seçeneğinden bahsediyorsunuz ancak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "HDP denklem dışıdır" diyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

HDP'nin denklem dışı olduğu değerlendirmeleri doğrusu çok yanlış ve sığ değerlendirmelerdir. HDP tam da denklemin merkezindedir. HDP barajı aşmamış olsaydı, diğer partilerin hepsi denklem dışıydı zaten. Diğer partileri, özellikle muhalefet partilerini denklemin içine sokan parti HDP'dir. Dolayısıyla bu kritik denklemin merkezindeki pozisyonu doğru değerlendirmek yerine HDP'yi denklemin dışındaymış gibi görmek ve göstermek, mevzuyu tam olarak anlamamaktır. Yaptığımız çağrılar çaresizlikten, yalnızlıktan kaynaklı değil. Bu tür çağrıların bu şekilde anlaşılması da bölgedeki gelişmelerin doğru okunmadığını gösteriyor.

Anlaşılan o ki CHP tek başına iktidar olmaya korkuyor. Daha doğrusu iktidar olmaktan korkuyor. İktidara doğru demokrasi güçlerine birlikte yürüyelim çağrımız en çok CHP'yi tedirgin ediyor. Çok ilginçtir bu durum doğrusu. Bu durumdan en çok nemalanan da AKP'nin kendisidir. AKP her zaman CHP gibi iktidar olmaktan korkan devleti, hükümeti yönetmekten korkan bir anlayıştan faydalanarak 13 yıl boyunca kesintisiz iktidarını sürdürdü. Şimdi biz bunu kırmaya çalışıyoruz. 

Bizler tam tersine hükümeti ve devleti demokratik bir tarzda yönetmeye hazır olduğumuz hatta tek başımıza 276 vekil kazansak bile "biz koalisyon yaparız" anlayışıyla hareket eden bir parti olduğumuz için çağrı yapıyoruz. 

* Peki, sizin iktidar hedefiniz…

Biz, "Türkiye'yi birlikte yönetelim" diyoruz. Demokrasiye barışa demokratik çözümlere inanan ezilenden yana olan bir tutumdan yana olan hangi parti ve güçler varsa gelin birlikte hareket edelim. Sayımız ne olursa olsun alternatif bir iktidarı ortaya çıkaralım diye çağrı yapıyoruz. Bu tarihi kırılma döneminde AKP'nin yaratmak istediği faşizan devlet anlayışı ve hegemonyasına karşı biz demokrasi güçleri olarak alternatif yapalım diye çağrı yaptığımızda bu çağrılara bu tür eksik ve yetersiz değerlendirmelerle yaklaşılması talihsizliktir. Fakat biz işimize bakacağız. Halka karşı bir sorumluluğumuz var bu sorumluluğumuzu yerine getirmek için çabamızı sürdüreceğiz. HDP, 276 vekil sayısını bulsa bile tek başına iktidar olmak seçeneğini kullanmaz. Diğer partilerle birlikte hükümete girme, koalisyon yapma ortaklaşma, gücü, yetkiyi paylaşma ve demokratikleşmede biz ilkesel bir tutuma sahibiz. 

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.