Sırrı Süreyya Önder: Artık bu ülkede Meclis yok

Sırrı Süreyya Önder: Artık bu ülkede Meclis yok

HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder, bölgeye yönelik abluka ile operasyonlara ilişkin değerlendirmesinde, “Saldırıların patolojisini yaptığımızda bir tek sonuç çıkar: Çok korkuyorlar,” yorumunda bulundu. “Öcalan’ın sıkça işaret ettiği darbe mekaniği, ke

A+A-

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Ayşegül Doğan'la Gündem Müzakere programında sokağa çıkma yasakları ve ablukalar ile Hükümet'in bölgeye yönelik politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Önder, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bölgede devam eden operasyonlar için “kamu güvenliği sağlanana kadar sürecek” açıklaması ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “Açtığınız hendeklerde yok olacaksınız” ifadesine ilişkin olarak şunları söyledi:

“Farz edin yok ettiniz ve bunu yaparken de başka kimsenin burnunu kanatmadınız. Zafer ve başarı günü olarak kodluyorsunuz bunu; ancak bunu yaptığınız gün böyle bile olsa o gün bu ülke bölünmüş olacaktır, bugün de bölünmüştür aslında.

“Bugün de hiçbir Kürt siyasetçisine ‘ortak vatanı dillendir, talep et' düsturunu hangi yüzle hangimiz söyleyebiliriz. Sen gün gün böyle vahşet hikayeleri örerek neyin ortaklığını konuşacaksın.

“Kürt, Kürt halkı, temsilciler ‘ortak vatan ve birlikte yaşam' dedi, peki biz dönüp halka hangi yüzle diyeceğiz ‘ortak yaşam iyidir' diye.

Sri Lanka modeli mi?

Önder, Ayşegül Doğan'ın “Sri Lanka modeline mi dönüldü, yoksa bu model masada hep var mıydı?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Farz edin ki Sri Lanka modelini benimsediler. Sri Lanka'da bugün gelinen duruma baktığımızda, tüm siyasal kadrosu yok edilen bir siyasal oluşumun belki eskisinden daha oylumlu bir hareket olarak uç vermeye başlıyor. Sri Lanka da deseniz, tamamıyla imha ettiğiniz gün sizin zafer gününüz değil, mutlak mağlubiyete uğradığınız bir duruma işaret eder.”

“Bölücülük yapıyorlar”

“Bölücülük yapıyorlar” diyen Sırrı Süreyya Önder, “Her gün bu vatanı bölmenin briketlerini çok sağlam bir şekilde tahkim ediyorlar” dedi ve ekledi: “Yaşayıp göreceğiz, inşallah ben yanılırım.”

Fırat Anlı'nın ‘Son gönül bağı da kopuyor' sözleri

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Fırat Anlı'nın, yaşananlara ilişkin olarak, “Son gönül bağımız da kopuyor” sözlerini değerlendiren Önder, şunları söyledi:

“Fırat başkan iyimser ve sorumluluk duygusuyla konuşmuş. Ben bir Türk olarak bir Kürde gidip, ‘Gel ortak bir vatanda yaşayacağız' diyecek ne kudret ne şevk ne de inanç var. Yüzüm kalmadığını düşünüyorum. Benim gidip Cizreli bir anaya, Sur'daki bir gence, Kerboran'daki bir babaya, ‘Biz ortak bir gelecek  kurmalıyız' diyecek bir yüzüm gün itibariyle kalmadı. Kendimizi mi kandıracağız? Biri bana söylese, çok kötü bozarım, ‘defol git' derim.

Sırrı Süreyya Önder'in değerlendirmelerinden satırbaşları şöyle:

“Korkuyorlar”

“Saldırıların patolojisini yaptığımızda bir tek sonuç çıkar: Çok korkuyorlar. İnsana düşmanlık bile bunu yaptırtmaz, insana büyük korkular bunu yaptırır. Böyle bir yönelim korkudan başka hiçbir şey ile izah edilemez. Hendeğe gömeceklermiş; 10 bin askerler bir ilçeye yöneliyorsan, büyük korkuyorsun demektir.

“Kim bu hale getirdiyse özür dileyecek”

“Kürdün vicdanına, asaletine hürmet edip bu yanlıştan dönmek istiyorlarsa –bu artık HDP'li siyasetçilerin de işi değil- kim bu hale getirdiyse özür dileyecek.

“Bizim fiilen siyaset yaptığımız da söylenemez; engel olamıyoruz, siyasi mekanizmalarla bu baskıyı azaltamıyor, teşhir de edemiyoruz. Bizim yaptığımız halkın yanında olmaya çalışmak. Bütün dünya kör, sağır.

“Bu şartlar altında onlarla oturup herhangi bir şeyi müzakere edecek bir zemin yok. Neyi konuşacağız? Önce buna nadim olmaları lazım ve özür dilemeleri lazım; bunun tamirine dönük somut net bir şey ortaya koymaları lazım.

“Ortada Meclis kalmadı”

“İnsanların görmediği şu; Meclis kalmadı ortada, AKP, CHP, MHP diye bir parti yok. Eğer insanlar Meclis diye bir şey görüyorlarsa HDP de burada bir karşı çıkış gerçekleştirsin.

“Suriye'ye, Irak'a girmek için tezkere istiyorlar, kendi kentlerine Meclis'te bir tartışmayı bile kabul etmeyen, göze alamayan bir iktidar-devlet yapısı var. Tek bir kişinin ağzına odaklanmış bir sistem  var. Meclis'i kale almayan bir yetki tüm ülkeyi zapturapt altına almış durumda

“HDP ne yapabilir? Zulüm gören halkının yanında durur, en fazla bunu görünür kılmak için sözünü söyleyebilir. Biz de bunu yapıyoruz.

“Meclis'in diğer partiler için de hiçbir anlam ve önemi kalmadı. Muhalefete bakıyorsun birisi Ayasofya'nın cami yapılmasıyla uğraşıyor, öteki asgari ücretle uğraşıyor. Kimse dönüp, ‘Yahu arkadaş bu ülke varsa asgari ücretin de ancak o zaman anlamı var' demiyor. Herkes bu meseleye kör, sağır, ilgisiz. Biz söz söylüyoruz. Meclis'te de politik olmayan çıkışlarla bu sesimiz bastırılıyor.

“Bunun 50 ya da 150 kişi olmak arasında da çok büyük farkı yok. Tekrar tekrar söylüyorum; artık bu ülkede Meclis yok!

“Yeni anayasayı talep ederiz, ediyoruz ama bu şartlar altında konuşmayı reddediyoruz. Neyi konuşacağız?

“Memlekette darbe oldu”

“Memlekette darbe oldu. Ordu bunun dışında kalmaya dönük, daha önce söylemiştim Genelkurmay Başkanlığı'nın kendi karargahına dönük demeçleri oldu, politik olarak bakan herkes bunu görür. Benim manalı bir keşfim değil bu.

“Bir Genelkurmay Başkanı ya da bir askeri görevli o demeci niye verir? Dönüp derler ki, doğruluğuna inanmıyorsan, zaten kanunsuz bir emri de uygulamanın sorumluğu vardır, uygulamazsın da.

“Ben bir AKP'li siyasetçiye söyledim, siz oraya askeri PKK ya da YDG-H giremezsin diye o tankları gönderiyorsunuz. Tarih bilmiyorsunuz, tarih şuurunuz yok. Tarihsel bir bilinçle okuma yapamıyorsunuz. O tankları gönderirseniz belki PKK giremeyebilir ama o halkı yok sayarsanız, siz kesinlikle giremezsiniz bir daha.

“Çok gizemli şeylerden bahsetmiyorum. 27 Mayıs'a, 12 Mart'a, 12 Eylül'e ve 28 Şubat'a bakın. Asker ne zaman böyle araçsallaştırılmışsa hükmeden, üzerinden bir yükü attığını düşünür. Hükmeden mücadele ettiği alana karşı bir avantaj kazandığını düşünür. Fakat askere ‘al sen bu kısmıyla uğraş geri kalanı ben yaparım' diyemezsin.

“Benim değerlendirmem şu. Öcalan'ın sıkça işaret ettiği darbe mekaniği, kentlere tankların girmesiyle, fiilen bir darbeye dönüşmüştür.

“Eğer Başbakan varsa bu ülkede, muktedirse kalksın bunu önlesin. Başbakan, Genelkurmay Başkanı değil. Başbakan siyasetçi değil mi? Cumhurbaşkanı siyasetçi değil mi? Bu mesele bir güvenlik meselesi mi? Siyasetten çözmek için ne yaptılar? Yapılmış olanı harap ettiler. Demek ki irademi, öyle askeri olarak Genelkurmay'a, özel kuvvetlere teslim ettim, ben de siyaset yaparım diyemezsin.

“27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat'ı bilen, bunları sağlıklı okuyan bir kafa, bunun bütün yönetimin askerin eline ya da askeri kontrol eden güçlerin eline teslim edileceğini bilir. Cahillik dediğimin son ve en önemli boyutu da budur.”/imc

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.