Bölgesel ve yerelin özelliğine göre anadilde eğitim

Bölgesel ve yerelin özelliğine göre anadilde eğitim

Eğitim-Sen Sendikasının 6 gün sürecek Demokratik Eğitim Kurultayı dün Ankara’da başladı. Anadilde Eğitim, Mesleki Eğitim ve Toplumsal Cinsiyetçilik ile Şiddet temalarının ele alınacağı kurultaydan önce Eğitim-Sen 3 nolu Şube Başkanı Hüseyin Tosu, Anadilde

A+A-

Eğitim-Sen Sendikasının 6 gün sürecek Demokratik Eğitim Kurultayı dün Ankara’da başladı. Anadilde Eğitim, Mesleki Eğitim ve Toplumsal Cinsiyetçilik ile Şiddet temalarının ele alınacağı kurultaydan önce Eğitim-Sen 3 nolu Şube Başkanı Hüseyin Tosu, Anadilde Eğitim hakkını ve Eğitim-Sen olarak sundukları alternatifi ANF’ye anlattı.

Dilbilimci Humboldt’un “İnsan ancak diliyle insandır” sözünden hareketle bir dili yok etmenin bir halkı yok etmekle eş değer olduğunu vurgulayan Tosu, pedagojik olarak anadili yasaklanan bir çocuğunun travmalarını kendinden örnek vererek anlattı

Tek ulus, tek millet, tek vatan, tek devlet anlayışının işe dili yasaklamakla başladığını hatırlatan Tosu,  ancak 1980-90’lı yıllardan itibaren başlayan Kürt Özgürlük Hareketinin ve Kürt halkının verdiği amansız mücadele sayesinde bu politika çöktüğünü vurguladı.  AKP hükümetinin anadilde eğitim hakkını seçmeli olarak ortaya koymasının yeterli olmadığını, atılan bu küçük adımların var olan toplumsal mücadeleyi manipüle edip bastırmak ve bir şekilde sonlandırmayı amaçladığına dikkat çeken Tosu, Eğitim-Sen olarak bölgesel ve yerelin özelliğine göre anadilde eğitimin şart olduğunu altını çizdi.

Ankara ‘da 5’inci Demokratik Eğitim Kurultayı’nı gerçekleştiriyorsunuz bu kurultayda hangi konular ele alınacak?

Demokratik Eğitim Kurultayı’nın ilki 1980 öncesi TÖS ve TÖB-DER tarafından yapılmıştı. Biz de Eğitim-Sen olarak bu geleneği devralarak 1990’lı yıllardan itibaren bu kurultayların dördüncü ve bugün beşincisini gerçekleştirerek devamcısı olduk. Demokratik Eğitim Kurultaylarını gerçekleştirmek için 2.5 sene çok yoğun bir şekilde çalıştık. Anadilde Eğitim, Mesleki Eğitim ve Toplumsal Cinsiyet ve Şiddet ile ilgili ayrı ayrı atölyeler oluşturduk ve bu konular hakkında yoğunlaştık. Özellikle anadilde eğitim konusunda 5 Ocak 2014 tarihinde yapmış olduğumuz sempozyumundan hareketle kapalı bir forum gerçekleştirdik ve çok dilli eğitim ile ilgili modeller üzerine tartıştık.

Hangi modelleri ele aldınız?

Galler, İskoçya, Kuzey İrlanda gibi çeşitli ülkelerde ki modeller ve örnekleri ele aldık. Mesela Galler’i örnek alırsak İngiltere devleti de Galce’nin eğitim dili olarak benimsenmesi konusunda çok zorluklar çıkarttı. İngiltere yıllarca Galce dilinde eğitimin yapılamayacağını savundu. Hatta Galce konuşanlar  “vahşi” ve “yabani” olarak damgalandı ve toplumsal dışlanmaya tabii tutuldu. Benzer bir süreç İrlandaca konusunda da yaşandı. Birleşik Krallık’ın iki dilli eğitime geçiş süreci sancılı oldu. Ancak 1988 ‘den sonra Eğitim Yasası Reformu ile yeni bir ulusal müfredat programı hazırlandı ve bu yasal düzenlemeler İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’daki en önemli eğitim mevzuatı olarak kabul edildi. Bu yasal düzenlemelerden sonra Galler bölgesinde Galce, anayasal düzenlemelerle İngilizceden sonra bölgenin ikinci resmi dili oldu. Bu yasa sayesinde Birleşik Krallık’ın Galler, İskoçya, Kuzey İrlanda, İngiltere olmak üzere dört bölgesinde, iki dilli eğitim uygulanmaya kondu.

ANADİLDE EĞİTİM YETMEZ ANADİLDE KAMUSAL HİZMET GEREK

Dünyada bunca örnek varken AKP hükümetinin Anadilde eğitim hakkını seçmeli ders olarak sınırlandırmasını nasıl okumalı?

Öncelikle Anadil en temel insan haklarından biridir. İnsanların, kişilerin kendi anadillerinde sadece eğitim almaları değil, anadilde kamusal hizmet almaları ve anadilleriyle yaşamaları temel bir zorunluktur. Bizim ülkemizde öteden beri tek millet, tek ulus anlayışı ne yazık ki çok farklı kültürel yapıların yavaş yavaş ortadan kalkmasına, dillerin unutulmasına neden oldu. Bu anlamda öteden beri büyük bir insan hakları ihlali yaşanıyor. Bu nedenle birçok dil unutulmaya yüz tutmuştur. Bu konuda bir tek Kürtler sürdürdükleri mücadeleden ötürü kendi kültürlerini bugüne taşıyabilmiştir. Bu açıdan bir dili yasaklamak ve insanların kendi atalarından gelen dili kullanamaması büyük bir zulümdür. Ülkemizde 30 yıldır süren bu çatışmanın ve savaşın en önemli unsurlarından biri de dilin ve kültürün yasaklanmasıdır. Hatırlarsınız anadilde savunma hakkı da yapılan kitlesel açlık grevleri ile birlikte gündeme geldi. Bu da insanların bedenlerini ölüme yatırabilecek kadar dillerini önemsediklerini bir kez daha ortaya koydu. Dolayısıyla bir halkın anadilde eğitim hakkının seçmeli ya da paralı olması yeterli adımlar değil. Zaten hükümet isimi de doğru koymamıştır. Kürtçe ders değil de  “Yaşayan diller ve lehçeler” diye lanse ediyor. Bu da bire bir sorun teşkil ediyor. İsmi doğru koyamadıktan sonra bu uygulama ne işe yarar. Ancak yine de seçmeli ders hususunu kişisel olarak anlamda buluyorum. Çünkü Türkiye’de şimdiye kadar farklı diller tamamen tabuydu. Kürtçenin kamusal alanda ya da okullarda konuşulması hem toplumsal anlamda yaratılan önyargılardan dolayı hem hoş karşılanmıyordu hem de yasaklar içinde yer alıyordu. Bu açıdan bu adım yetersiz bir adım ancak bu tabunun ortadan kaldırılması açısından da önemli.

AKP EĞİTİME ALINIR SATILIR META GİBİ BAKIYOR

Paralı hale getirilmesi veya özel okullarda verilmesi hususu da ayrı bir sorun. Çünkü özel okulları da özendiriyor. Biz öteden beri eğitimin kamusal bir hak olduğunu ve parasız olması gerektiğini savunuyoruz. AKP’nin ise temel politikası kamusal alanı daraltmak, eğitimi özelleştirmek, neoliberal politikalar doğrultusunda eğitimi alınır satılır bir metaya dönüştürmektir. Kürtçe’nin de özel okullarda verilmesi bu adımı güçlendiren bir husustur. Bu açıdan anadilde eğitimin özel okullarda verilmesini doğru bulmuyorum ama seçmeli olması küçük de olsa önemli bir adımdır.

BİR DİLİ YOK ETMEK BİR HALKI YOK ETMEKTİR!

Peki, sizce bir insanın anadilinde eğitim alıp almaması konusunda hükümet veya devletin karar verici merci olması doğru mu?

Tabii ki doğru bulmuyorum sonuçta anadil doğuştan gelen bir haktır. Yazar Albert Camus bu konuda, “ İnsanın gerçek yurdu dilidir ve ben onun sınırlarında beklerim” derken, ünlü dilbilimci Humboldt, “İnsan ancak diliyle insandır” der. Dolayısıyla bunun yasalarla, kanunlarla sınırlandırılması, yasaklanması zaten kabul edilebilir bir durum değil. Devlet siyasal bir organizasyondur ve görevi esaslında yurttaşlarına hizmet etmektir, onları belirli sınırlara hapsetmek değil. Devletin yapması gereken şey yurttaşların ihtiyacını ve taleplerini karşılayabilecek kurumları oluşturmaktır. Ve burada yurttaşların önemli bir çoğunluğu, burada 20 milyon insandan söz ediyoruz, dillerinde eğitim görmek istiyor. Konuştukları bir dil varsa devletin yapması gereken onun imkânlarını yaratmaktır, araçlarını oluşturmaktır ve bu dilin gelişmesine katkı sağlamaktır. Bu sadece Kürt halkıyla da sınırlı değildir. Türkiye’de Çerkez, Ermeni, Süryani ve Lazlar gibi birçok farklı halklar vardır. Konuşulmadığı için her birinin dili yavaş yavaş unutulmaya yüz tutmuştur. Dolayısıyla devlet bu dilleri yasaklamak yerine onların yaşamalarını sağlamak durumdadır.

KÜRT MÜCADELESİ SAYESİNDE TEKÇİ POLİTİKA ÇÖKMÜŞTÜR

Dil bir halkı ayakta tutan en önemli unsurdur. Bir dili yok etmek aslında bir halkı yok etmektir. Buradaki amaç asimilasyondur. O nedenle asimilasyon hep dille başlar dille biter. Dil ve kültür üzerinde durulmasının temel nedeni toplumu tek tipleştirmektir. Tek ulus, tek millet, tek vatan, tek devlet anlayışı işe dili yasaklamakla başlamıştır zaten. Ancak 1980-90’lı yıllardan itibaren başlayan Kürt Özgürlük Hareketinin ve Kürt halkının verdiği mücadele sayesinde bu politika çökmüştür. Artık gelinen noktada dili yasaklayarak, sınırlandırarak yok edilmeyeceği Türk devleti tarafından da anlaşılmıştır. O nedenle bugün farklı bir yöntem uygulanmaktadır ve zamana yayarak çürümeye ve unutturmaya bırakma yöntemi deneniyor. O konseptle de küçük küçük adımlar atılıyor. Bu küçük adımlar da var olan toplumsal mücadeleyi biraz manipüle edip bastırmak bir şekilde sonlandırma amaçlıdır. Ama gelinen noktada dediğim gibi dilin yasaklanamayacağı ve unutturulamayacağı anlaşılmıştır.

ANADİLİNİ KONUŞABİLEN ÇOCUK DAHA ÖZGÜVENLİ OLUYOR

Anadilin yasaklanması çocukta nasıl bir etki yaratıyor?

Anadilde eğitimin pedagojik olarak çocuğu geliştiren, aldığı eğitimi niteliğini artıran ve hayatında daha başarılı olmasını sağlayan bir unsurdur ve en önemlisi de özgüvenli olmasını sağlıyor. Yapmış olduğumuz çalışmalar ve araştırmalar sonucunda anadilini kullanan çocukların diğer çocuklara göre daha başarılı olduklarını açıkça tespit ettik. Mesela Şişli’de bir iki kamu okulunda seçmeli Kürt ders verilmektedir. Oradaki Kürt öğrencilere bir öz güven gelmiştir. Çocuk okulda dilini konuşuyor. Koridorda öğretmeni gördüğünde Rojbaş diyor. Bu aidiyet duygusu onu heyecanlandırıyor, duygusal olarak onu eğitime daha çok bağlıyor. Tam tersine anadilini konuşamayan çocuğun ise eğitim hayatına eksiden başladığını ve zaman içerisinde eğitime de yabancılaştığını gördük.

ÖĞRETMEN YASAKÇI BİR KONUMDA OLURSA…

Mesela kendimden bir örnek vereyim. Ben Bingöllüyüm ve anadilim Kürtçe’nin Zazaca lehçesidir. Okula ilk başladığında Türkçeyi doğru düzgün konuşamıyorsun. Dolayısıyla okuldan giderek uzaklaşıyorsun. Okulu, öğretmeni, ortamı sevmiyorsun. Hep bir dayatmayla karşı karşıyasın. Eğitime adaptasyon 3’üncü ya da 4’üncü sınıftan sonra ancak mümkün olabiliyor. Birçok benzer örnek var. Çoğunlukla istatistiklerde de görülebileceği gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da başarı hep düşüktür. Bunun temel nedenlerinden biri orada kullanılan anadil ile okulda kullanılan resmi dilin farklı olmasıdır. Çocuk evde Kürtçe konuşuyor ama okula geldiğinde ona farklı bir dil dayatılıyor.

Öğretmenin önemli bir model olduğu hep söylenir. Çocuklar hep hayata başlarken öğretmenlerini hep ideal tip olarak değerlendirirler. Şimdi bölgede durum böyle değil çünkü öğretmen yasaklayan, cezalandıran bir kişilik olarak ortada. Geçmişte bu daha yaygındı, öğretmenler öğrenciler içerisinde ajanlar yaratıyor ve çocuk evde dahil kendi dilini kullandığında şikayet ediliyordu ve öğretmen tarafından cezalandırıyordu. Dolayısıyla öğretmen orada yasakçı bir konumda. Buna çocuğu eğitim ve öğretimden uzaklaştırıyor. O nedenle dilin kullanımı önemlidir.

ALTERNATİK BÖLGESEL ÖZELLİKLERE GÖRE ANADİLDE EĞİTİM

Eğitim-Sen olarak bu konuda alternatifiniz nedir?

Bizim Eğitim-Sen olarak öteden beri “bilimsel, demokratik anadilde eğitimi hakkını savunuyoruz.  Bizim bu konuda ki yaklaşımımız resmi dil Türkçe olabilir ancak bölgesel ve yerelin özelliğine göre anadil neyse ona göre eğitim ve öğretim verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Güneydoğu, Doğu Anadolu ‘da Kürtçe ve Zazaki, Karadeniz’de Lazca ya da Hemşince yanı var olan Türkçe ile birlikte bu dillerin de birlikte kullanılması şarttır. Bu durum İstanbul gibi metropollerde seçmeli ders olarak verilebilir ve dili öğrenmek isteyen öğrenir. Ama bölgesel anlamda bu seçmeli olmaktan çıkartılmalı ve bölgenin özelliğine göre ikinci bir dille eğitim verilebilmeli. Bunun birçok Avrupa ülkesinde örnekleri var. Bizimde bu çalışmalar sonucunda çıkarttığımız sonuç bu yöndedir. Bölgesel özellikler ve oradaki yerel halkların çokluğunu dikkate alarak Türkçe dışında ikinci bir dille eğitim verilebilmenin önünü açılması gerektiğini ifade ediyoruz.

Kurultay sonrası hazırladığınız raporları meclise sunmayı düşünüyor musunuz?

Evet zaten bizim yaptığımız bu kurultaylar tam da buna hizmet ediyor. Biz kurultaylarla birlikte kamuoyuna bu tartışmalarımızı sunuyoruz. Diyoruz ki, dünyada bu tip örnekler var. Ülkemizde azınlıklar okul örneği var. Dolayısıyla bu örnekleri birleştirip demin söz ettiğim bölgesel eğitim gibi bir model geliştirebiliriz. Bunun duyurusunu yapmış oluyoruz. Aynı zamanda da bürokratik olarak da bakanlara sunmuş olduğumuz raporlarda da bu bilgileri kendileriyle paylaşıyoruz. Kurultay sonrası da yine hazırlayacağımız raporu da bakanlıkla paylaşacağız. Burada temel amaç ileriki süreçlerde oluşturulacak eğitim politikalarında bu çalışmalarımız dikkate alınması sağlamak. Bunu sağlayabilirsek önemli bir işlevi yerine getirmiş olacağız. Biz eğitimciler pedagojik olarak bu işin doğrululuğunu ortaya koyacağız. Bugün konjonktürel süreç de buna uygundur. Mesela Sur belediyesinde çok dili eğitim verilmekte biz de önümüzdeki dönemde bu uygulamanın yaygınlaşmasını bekliyoruz.
ANF

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.