20'si tutuklu 46 Kürt gazetecinin yargılandığı "KCK Basın Komitesi" adı altında görülen davanın 7'nci duruşması, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. Duruşmaya tutuklu gazetecilerden Nahide Ermiş ve Sibel Güler katılmazken tutuksuz sanıklardan 11'i duruşmada hazır bulundu.

Duruşmaya çok sayıda tutsak yakını da izleyici olarak katıldı. Yapılan kimlik tespitlerinin ardından duruşma tutuksuz sanıklardan DİHA eski muhabiri Ülkem Evrim Kepenek'in savunması ile başladı. Dava süresi boyunca neden Türkçe ve kendi anadili olan Hemşince değil de Kürtçe kimlik tespitinde bulunduğuna değinen Kepenek, "Rize'de doğdum. Üniversiteye kadar aynı kentte yaşadım. O kültürle büyüdüm. Türkiye Cumhuriyeti okullarında eğitim gördüm. Lise son sınıfına gelene kadar bir Kürt ile tanışmamıştım. Kürtlerle tanıştıktan sonra, Türkiye'de Kürtlere ve halklara yapılan 'Türk ol' dayatmasından haberdar oldum. Bunun için şu ana kadar yapılan kimlik tespitlerinde Kürtçe konuştum" dedi.

'Hakikatin üstü hiçbir zaman örtülemez'

Gazeteci olarak DİHA'yı tercih etme sebeplerine değinen Kepenek, şunları söyledi: "Çalıştığım 2 yıl boyunca ajansımızın, Türkiye'deki sosyal ve politik atmosferin çok ilerisinde olduğunu gördüm. DİHA'da, her türlü etnik kökenden insan yan yana kendi etnik kimliğini, dilini, koruyarak çalışabiliyor. DİHA çoğu medya grubunun söylemediği haberleri, ortaya çıkarıyor. Sizin yargıladığınız özgür basının mimarları, şu sıralarda oturttuğunuz ve iradelerini kırmaya çalıştığınız basın çalışanları sayesinde bu ülkede hakikat konuşuluyor. Hakikatin üstü hiçbir zaman örtülemez. İlk başta örtüldüğü sanılsa da, hakikat arayışçıları tarafından illa ki, ortaya çıkartılır. Amed başta olmak üzere birçok kentte yeraltından çıkan insan iskeletleri bunun kanıtıdır."

Mahkeme Kepenek'in savunması ile devam ediyor. Öte yandan duruşmanın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resmi tatili dolayısıyla 12.30'da biteceği öğrenildi. DİHA