
Beritan'ın çığlığı annesi için!
3. Yargı Paketi kapsamında tahliye edilen ve bu süre zarfında açık kalp ameliyatı geçirdikten kısa süre sonra yeniden tutuklanan Sultan Özer (57) için 17 yaşındaki kızı Beritan Özer, hukuki yardım çağrısında bulundu.
A+A-
Adana'nın merkez Seyhan ilçesine bağlı Dağlıoğlu Mahallesi'nde 2008 yılı Mart ayında "Örgüte yardım ve yataklık" iddiasıyla eşi ve 3 çocuğu ile birlikte tutuklanan ve 3. Yargı Paketi kapsamında geçen yıl serbest bırakıldıktan 7 ay sonra, kalp ameliyatı olmasına rağmen yeniden tutuklanan Sultan Özer (57) için ailesi kaygı içinde bekliyor. Tutuklandıktan sonra bir kez cezaevinde bir kez ara tahliyede ve son kez ise 3. Yargı Paketi kapsamında tahliye edildikten kısa bir süre sonra kalp krizi geçiren ve anjiyo ile açık kalp ameliyatı olan Özer için 17 yaşındaki kızı Beritan ile gelini Halime Özer, İHD Adana Şubesi'ne başvurarak hukuki ve insani yardım talebinde bulundu.
Halen Karataş Kadın Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan kalp ve hiper tansiyon hastası Özer ile ilgili doktorların "risk altında" tespitinde bulunduğuna dikkat çeken kızı Beritan Özer (17), "Annem ilk tutuklandığında kalp krizi geçirmiş ve 3 gün boyunca yoğun bakımda kalmıştı. Ki bu konuda hiç bir bilgilendirme de yapılmamıştı. Cezaevine gittiğimizde bu bilgi bir gardiyan tarafından bize verildi. Annem bu süre zarfında sürekli hastalanıyor ve hastaneye götürülüyordu. Annem ve iki kız kardeşim 1 yıl 2 ay sonra ara karar ile tahliye edildi. Bu kez de aile içindeki sorunlar ve ağabeyimin aldığı müebbet hapis cezası nedeniyle annem rahatsızlandı. Hastaneye götürdüğümüzde kalp krizi belirtileri tanısı koydular. Yaklaşık bir yıl dışarıda kaldıktan sonra hastalığına rağmen itiraz üzerine yeniden tutuklandı" dedi.
Polis Özer'i ameliyatlı haliyle gözaltına aldı
Bir yıl 3 ay cezaevinde kaldıktan sonra annesinin bu kez de 3. Yargı Paketi kapsamında tahliye edildiğini dile getiren Beritan, şunları söyledi: "Annem, tahliye edildikten 2 ay sonra yani 2012 yılı Ekim ayıydı sanırım, kalp krizi geçirdi ve acile kaldırdık. İki kez anjiyo yaptılar; ama faydalı olmadı. Bu sırada kalbinin durduğunu söyledi doktorlar. Tabi biz artık umudumuzu kestik. Ayağındaki bir damarı çıkarıp kalbine bağladılar. İşte 10 gün yoğun bakımda kaldı. Doktor fazla umutlu olmamamızı söylüyordu. Daha sonra yoğun bakımdan çıktı, bir ay 15 gün hastanede müşahede altında tutuldu. Taburcu edildikten sonra 3 ay da evde yatakta kaldı. Annem biraz düzelmeye başlamışken bu kez de Yargıtay cezayı onadı. Kararı duyan annem yine kriz geçirerek, geçici felç oldu. 3 gün sonra kendine geldi. Karardan 3 ay sonra polis sabah 05.30 sularına evimize baskın düzenledi. Ve annemi o hasta ve yarası iyileşmemiş halde yeniden gözaltına alıp tutukladı. Annemin sağlığı kesinlikle cezaevine uygun değil. Hayatından endişe duyuyoruz. Şu an annem cezaevinde... Kamuoyuna çağrım yani bu barış sürecinde böyle bir şey yapmaları hiç güzel değil. Bunun böyle yapılmaması gerekiyordu. Bırakılan tutsakların alınmaması gerekiyordu böyle bir süreçte. En kısa zamanda bu hatanın düzeltilmesini istiyorum."
'Polise göre bombacı bendim!'
Yaşadıkları dramın bununla da sınırlı olmadığına dikkat çekerek, ailesinin polisin bir "komplosu" sonucu tutuklandığını dile getiren Beritan, 2008 yılı Mart ayında polisin meydana gelen bir patlama ile ilgili hem kendi hem de ağabeyinin evine baskın düzenlediğini belirtti. "Yardım ve yataklık" suçlaması ile yapılan baskında, tüm aile fertlerinin polis tarafından gözaltına alındığını aktaran Beritan, yapılan aramada evde hiç bir şey bulunmamasına rağmen daha sonra bir silah, silaha ait şarjör ile 62 merminin ele geçtiğinin iddia edildiğini söyledi. Olayın yaşandığı tarihte 12 yaşında olmasına rağmen polis tarafından bombalı saldırının faili olarak itham edildiğini söyleyen Beritan, "İddialarına göre patlayan bombanın üzerinde ağabeyimin sol elinin yüzük parmağının parmak izi çıkmış. Benim için ağabeyimin kızı olduğumu söylüyorlardı. Ve o bombayı benim koyduğumu iddia ediyorlardı" dedi.
'Saçından tutup duvara vurur, diri diri mezara gömerim'
Ailece emniyette 5 gün boyunca sorgulandıklarını ve her türlü psikolojik baskıya maruz kaldıklarını aktaran Beritan, "Biri gelip güzel şeyler söylüyor diğeri bağırıp tehdit ediyor, ağzımızdan laf almaya çalışıyordu. Bir polis tarafından sürekli tehdit ediliyordum. İşte, 'Saçından tutup duvara vuracağım. Bayılırsan ölü raporunu çıkarır, ailene öldüğünü söyleyip seni diri diri mezara gömerim', 'Senin ellerini kırmak lazım' diye tehdit edip psikolojik baskı yapıyordu. Gözaltında iken ne konuşmamıza izin veriyorlardı ne de aileme ablama sarılmama izin vermediler. 5 gün gözaltında kaldıktan sonra ben ve diğer kardeşlerim serbest bırakıldık. Annem, babam, ağabeyim ve iki ablam tutuklandı. İki ablam ve benim ile ilgili dava için takipsizlik kararı alındı. Ama ağabeyime 'Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma' gerekçesiyle 36 yıl ile 'Patlayıcı madde bulundurma' iddiasıyla 4 yıl hapis cezası verildi. Annem ve babama ise 'yardım ve yataklık' suçlaması ile 4'er yıl 6'şar ay hapis verildi. Tüm suçlamalar ağabeyimin parmak izine dayandırıldı. Oysaki ortada hiç bir delil yoktu. Bir polis ağabeyimin bu suçu üzerine almasını söyledi. Ağabeyim bunu kabul etmeyince, üzerine komplo düzenlendi. Ki bunu bizim akrabalarımız yakalandığında onlara, 'Onların hiç bir suçu yoktu onun üstüne bir polis böyle ifadeyi verdi' demişler" diye konuştu.
'Kaygı verici bir durum'
İHD olarak en çok uğraştıkları konunun hasta tutsaklar olduğuna belirten İHD Adana Şube Başkanı Şahin Kılıç ise, "Gerçekten kaygı verici bir durum. Biz onun sağlığından endişeliyiz. Bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz. Bir an önce Sultan Özer gibi tüm hasta tutsakların serbest bırakılmasını istiyoruz. Bunun altını çiziyoruz" diye konuştu. DİHA
Halen Karataş Kadın Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan kalp ve hiper tansiyon hastası Özer ile ilgili doktorların "risk altında" tespitinde bulunduğuna dikkat çeken kızı Beritan Özer (17), "Annem ilk tutuklandığında kalp krizi geçirmiş ve 3 gün boyunca yoğun bakımda kalmıştı. Ki bu konuda hiç bir bilgilendirme de yapılmamıştı. Cezaevine gittiğimizde bu bilgi bir gardiyan tarafından bize verildi. Annem bu süre zarfında sürekli hastalanıyor ve hastaneye götürülüyordu. Annem ve iki kız kardeşim 1 yıl 2 ay sonra ara karar ile tahliye edildi. Bu kez de aile içindeki sorunlar ve ağabeyimin aldığı müebbet hapis cezası nedeniyle annem rahatsızlandı. Hastaneye götürdüğümüzde kalp krizi belirtileri tanısı koydular. Yaklaşık bir yıl dışarıda kaldıktan sonra hastalığına rağmen itiraz üzerine yeniden tutuklandı" dedi.
Polis Özer'i ameliyatlı haliyle gözaltına aldı
Bir yıl 3 ay cezaevinde kaldıktan sonra annesinin bu kez de 3. Yargı Paketi kapsamında tahliye edildiğini dile getiren Beritan, şunları söyledi: "Annem, tahliye edildikten 2 ay sonra yani 2012 yılı Ekim ayıydı sanırım, kalp krizi geçirdi ve acile kaldırdık. İki kez anjiyo yaptılar; ama faydalı olmadı. Bu sırada kalbinin durduğunu söyledi doktorlar. Tabi biz artık umudumuzu kestik. Ayağındaki bir damarı çıkarıp kalbine bağladılar. İşte 10 gün yoğun bakımda kaldı. Doktor fazla umutlu olmamamızı söylüyordu. Daha sonra yoğun bakımdan çıktı, bir ay 15 gün hastanede müşahede altında tutuldu. Taburcu edildikten sonra 3 ay da evde yatakta kaldı. Annem biraz düzelmeye başlamışken bu kez de Yargıtay cezayı onadı. Kararı duyan annem yine kriz geçirerek, geçici felç oldu. 3 gün sonra kendine geldi. Karardan 3 ay sonra polis sabah 05.30 sularına evimize baskın düzenledi. Ve annemi o hasta ve yarası iyileşmemiş halde yeniden gözaltına alıp tutukladı. Annemin sağlığı kesinlikle cezaevine uygun değil. Hayatından endişe duyuyoruz. Şu an annem cezaevinde... Kamuoyuna çağrım yani bu barış sürecinde böyle bir şey yapmaları hiç güzel değil. Bunun böyle yapılmaması gerekiyordu. Bırakılan tutsakların alınmaması gerekiyordu böyle bir süreçte. En kısa zamanda bu hatanın düzeltilmesini istiyorum."
'Polise göre bombacı bendim!'
Yaşadıkları dramın bununla da sınırlı olmadığına dikkat çekerek, ailesinin polisin bir "komplosu" sonucu tutuklandığını dile getiren Beritan, 2008 yılı Mart ayında polisin meydana gelen bir patlama ile ilgili hem kendi hem de ağabeyinin evine baskın düzenlediğini belirtti. "Yardım ve yataklık" suçlaması ile yapılan baskında, tüm aile fertlerinin polis tarafından gözaltına alındığını aktaran Beritan, yapılan aramada evde hiç bir şey bulunmamasına rağmen daha sonra bir silah, silaha ait şarjör ile 62 merminin ele geçtiğinin iddia edildiğini söyledi. Olayın yaşandığı tarihte 12 yaşında olmasına rağmen polis tarafından bombalı saldırının faili olarak itham edildiğini söyleyen Beritan, "İddialarına göre patlayan bombanın üzerinde ağabeyimin sol elinin yüzük parmağının parmak izi çıkmış. Benim için ağabeyimin kızı olduğumu söylüyorlardı. Ve o bombayı benim koyduğumu iddia ediyorlardı" dedi.
'Saçından tutup duvara vurur, diri diri mezara gömerim'
Ailece emniyette 5 gün boyunca sorgulandıklarını ve her türlü psikolojik baskıya maruz kaldıklarını aktaran Beritan, "Biri gelip güzel şeyler söylüyor diğeri bağırıp tehdit ediyor, ağzımızdan laf almaya çalışıyordu. Bir polis tarafından sürekli tehdit ediliyordum. İşte, 'Saçından tutup duvara vuracağım. Bayılırsan ölü raporunu çıkarır, ailene öldüğünü söyleyip seni diri diri mezara gömerim', 'Senin ellerini kırmak lazım' diye tehdit edip psikolojik baskı yapıyordu. Gözaltında iken ne konuşmamıza izin veriyorlardı ne de aileme ablama sarılmama izin vermediler. 5 gün gözaltında kaldıktan sonra ben ve diğer kardeşlerim serbest bırakıldık. Annem, babam, ağabeyim ve iki ablam tutuklandı. İki ablam ve benim ile ilgili dava için takipsizlik kararı alındı. Ama ağabeyime 'Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma' gerekçesiyle 36 yıl ile 'Patlayıcı madde bulundurma' iddiasıyla 4 yıl hapis cezası verildi. Annem ve babama ise 'yardım ve yataklık' suçlaması ile 4'er yıl 6'şar ay hapis verildi. Tüm suçlamalar ağabeyimin parmak izine dayandırıldı. Oysaki ortada hiç bir delil yoktu. Bir polis ağabeyimin bu suçu üzerine almasını söyledi. Ağabeyim bunu kabul etmeyince, üzerine komplo düzenlendi. Ki bunu bizim akrabalarımız yakalandığında onlara, 'Onların hiç bir suçu yoktu onun üstüne bir polis böyle ifadeyi verdi' demişler" diye konuştu.
'Kaygı verici bir durum'
İHD olarak en çok uğraştıkları konunun hasta tutsaklar olduğuna belirten İHD Adana Şube Başkanı Şahin Kılıç ise, "Gerçekten kaygı verici bir durum. Biz onun sağlığından endişeliyiz. Bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz. Bir an önce Sultan Özer gibi tüm hasta tutsakların serbest bırakılmasını istiyoruz. Bunun altını çiziyoruz" diye konuştu. DİHA
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.