
'Tarih bize iyi davranmadı'
Ferhat Tunç, 30'uncu sanat yılını bugün İzmir'de başlayan bir konser dizisiyle kutluyor. Can Dündar'ın seslendirdiği 'Tarih Bize İyi Davranmadı' belgeseli de İzmir'de izleyici ile buluşacak.
12 Eylül askeri darbesinin ardından Türkiyede demokrasi mücadelesinin yeniden filizlendiği döneme özgün müziğiyle destek veren iki isimdi Ahmet Kaya ve Ferhat Tunç. Ahmet Kaya, 1990lı yıllarda sürgünde yaşamını yitirdi. Ferhat Tunç ise 30. sanat yılını bugün İzmirde başlayarak Karadenizde sürdüreceği ve İstanbulda noktalayacağı bir dizi konserle kutlamaya hazırlanıyor. Türkiyede demokrasi mücadesinin sözlü tarihini yazdığını söyleyen Tunçun İzmirde gerçekleştireceği 30. Yıl Konserini BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder sunacak. Can Dündarın seslendirdiği Tarih Bize İyi Davranmadı belgeseli de ilk kez izleyici ile buluşacak İzmirde. 30 yıllık sanat yaşamını konuştuk Ferhat Tunç ile.
30 yılı geride bıraktınız. Darbenin hemen ardından başladığınız protest müzik macerası bu yıllara kadar sürdü. 30 yıl içinde Türkiyede demokrasi mücadelesinde ne değişti?
1984 yılında Türkiyeye döndükten sonra ilk kez Beşiktaş Tarihi Çay Bahçesinde bir konser verdim. O konserde de ilk kez Zazaca Daye Daye ağıdını okudum. Bir gün sonra da bir gazete, Konserde bölücülük manşetiyle çıktı. Her konserden sonra gözaltına alındım ve hakkımda davalar açıldı. Daha dün bir konserimden dolayı Esenyurt polisi beni aradı ve ifadeye çağırdı. Bir şey değiştiğini söylemek için polis tarafından aranmaların, keyfi uygulamaların, hakkımızda açılan davaların da son bulması gerekir. Grup Yorum konseri keyfi nedenlerle yasaklanıyorsa, iktidar gibi düşünmeyenler baskı görüyorsa bir şeyin değiştiğini söylemek mümkün olabilir mi? 30 yıl önce ne yaşamışsam, biraz daha inceltilmiş halini şimdi yaşıyoruz. Bu ülkede halen muhalifler için değişen bir şey yok.
Bu 30 yıl içerisinde Türkiye değişik dönemler geçirdi. Bu sanatınızı nasıl etkiledi?
Ben sadece sanatçı olamadım bu ülkede. İlk albümümü yaptıktan sonra, 1990lı yıllardan önce yasadışı sol örgüt yandaşı veya militanı olarak gösterildim. Her konser sonrası gözaltına alınıyordum. Öyle ki, cumartesi günü bir konser yapmışsam pazar adliye tatil olduğu için iki gün gözaltında geçiyordu. O nedenle konserlerimi, en azından bir gün gözaltında kalayım diye Pazar günü yapmaya başladım. Pazar konser yapıyordum, gece gözaltına alınıyordum, sabah adliyeye çıkartılıp bırakılıyordum. Bu dünyanın başka bir yerinde görülmüş bir şey değil.
Peki ya 1990lı yıllar..
1994ten sonra Kürt sorununun Türkiyede daha fazla gündemleşmesiyle birlikte, bu konuda duyarlı olmaya başladım ve bu kez bölücü olarak yaftalandım. Bu sürecin en ağır bedellerinden birini Ahmet Kaya yaşadı. Dersim dediğim için yıllarca DGMlerde yargılandım. Mahkemelerde süründürüldüm. 1990lı yıllarda sanatçı olarak kendimi ifade etmenin dışına çıkarak, insan hakları aktivisti olarak çalışmaya başladım. 1990lı yıllar özellikle Kürtlerin yaşadığı bölge açısından bir felaketti. O halkla birlikte oluyordum. Oradaydım. Defalarca ellerimle ceset parçaları toplamak zorunda kaldım. Bu bir sanatçının yaşayacağı bir şey değil.
Bu mücadeleniz nedeniyle Londrada ödül almıştınız sanırım...
Freemuse, Dünya Özgür Müzik Ödülünü aldım. Türkiyede yargılanırken, yok sayılırken dünyanın en büyük özgün müzik ödülünü almış bir insanım. İngilterede ödül töreninde bu yaşadıklarımı anlatırken şaşkınlıkla beni dinlediler. İnanmak istemediler ve Bir sanatçı bunu nasıl yaşayabilir dediler. Bu dönemde duyarlı olmanın gereğini yerine getirirken, devletin hedefi haline geldim. Bugün de aynı uygulamaların hedefindeyim. AKP yargısının bana yaptığını bir ben biliyorum.
Şimdi sizinle aynı duruşu gösterenlere Gezizekâlı diyorlar. Siz de Gezizekâlı mısınız?
Bak biz Gezizekâlıysak, halen böyle bir durumla karşı karşıya kalıyorsak bir şey değişmediğini gösteriyor bu Türkiyede. Ben Türkiyede muhalefet cephesinin giderek büyüdüğünü de vurgulamak istiyordum. Geçmişte iktidarın yanlış uygulamalarına ve antidemokratik uygulamalara karşı toplum bu kadar duyarlı değildi. Altı aydır daha fazla duyarlıyız. O nedenle Gezizekâlı olmak demokrasi açısından da büyük bir şanstır.
Tüm bu yaşadıklarınız aynı zamanda Türkiyenin mücadele tarihi. Müziğinizde bunun izleri vardır mutlaka...
Dersimin yazılı bir tarihi yok. Ama ozanlarımızın dile getirdikleri ağıtlardan öğrendik yaşananları. 1982de ilk albümümü Kızılırmak adıyla Almanyada çıkardım. Askeri darbenin izleri vardı o albümde. Ardından 1984 yılında yine Almanyada Bu Yürek Bu Sevda Varken adıyla ikinci albümüm çıktı. Ahmet Kaya ise o yıllarda Ağlama Bebek albümünü çıkarmış, Şafak Türküsü çıkmak üzereydi. Türkiyenin son 30 yılını öğrenmek isteyen varsa Ahmet Kayayı, Ferhat Tunçu dinlerlerse çok sağlıklı bir tahlil yapabilirler. Bugünü yaşıyoruz ama bizden sonra gelen kuşakların Türkiyenin yaşadığı demokrasi mücadelesini bu şarkılardan öğreneceklerini düşünüyorum. Ben de, Sevgili Ahmet Kaya da, bizden sonra gelen Grup Yorum da Türkiyede demokrasi mücadelesinin gelişmesine inanın ki çok büyük katkılar sunduk. Belki tarih bunu yazar.
Ahmet Kaya ile aynı dönemde çıktınız ama siz biraz daha radikaldiniz sanırım.
Biz Ahmet Kaya ile de çok konuştuk bunu. Birbirine çok yakın olan insanlardık. Ahmet Kaya tarafından da katı görülüyordum. 1996 yılında bir gün, Cumartesi Anneleri eyleminde polis üzerime çullandı, sürükleyerek götürüyor beni, ben de bağırıp çağırdım. O akşam Ahmet beni aradı ve Başka işin yok mu senin, Devrimi sen mi yapacaksın diye esprili bir dille eleştirdi. Ben Dersimliydim. 12 yaşına kadar dedemin dersim tarihi üzerine yaktığı ağıtları dinleyerek geçirdim. Ardından ortaokulun sonlarında aktif bir şekilde devrimci mücadelenin neferi oldum. Daha sonra bu mücadeleyi müziğime taşıdım.
Ahmet Kaya ile son görüşmeniz nasıl oldu?
Sürgündeyken telefonla görüşüyorduk. O dönem benim için de zor bir dönemdi. Ahmet Kayayı tarihi Berlin Gecesine davet eden, katılmasını isteyen ve ikna eden bendim. Birlikte gittik. Yalçın Küçük de vardı. Çok büyük bir talihsizlikti. En son ölmeden birkaç ay önce beni aradı. Çıktığı bir gecede benimle ilgili birşeyler söylediği kulağıma gelmiş ve sitem etmiştim. Beni aradı ve Sen benim hayatımda en yakın arkadaşımsın. Böyle bir şeye inanma dedi. Sonra da kaybettik.

HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.