Ekonomist Sönmez: Kan kanamasının reçetesi Demokratik Özerklik

Ekonomist Sönmez: Kan kanamasının reçetesi Demokratik Özerklik

Ekonomist Mustafa Sönmez, 'kan kanaması' olarak tanımladığı milyonluk göç olgusu içinde aynı reçetenin önemine işaret etti.

A+A-

Bölgelerin kendi yönetimlerini oluşturmaları, merkezin sahip olduğu yetki ve kaynaklara sahip olması kısaca kendi hayatı hakkında söz sahibi olması için "Demokratik Özerklik" modelini işaret eden Ekonomist Mustafa Sönmez, "kan kanaması" olarak tanımladığı milyonluk göç olgusu içinde aynı reçetenin önemine işaret etti. Sönmez, modelin sadece nüfusunun neredeyse yarısını göç veren bölge için değil, Karadeniz'inden Orta Anadolu'suna kadar göç veren az gelişmiş ya da yeterince gelişmemiş bütün bölgeler için doğru bir formulasyon olduğunu söyledi.

İnsanların, grupların demografik, coğrafik, ekonomik ve sosyo-politik nedenlerle zaman ve mekanda yer değiştirmesi ile eyleme dönüşen ve eylemin bitiminden sonra da etkileri devam eden bir süreçler bütünü olarak tanımlanan göç sorunu, Türkiye'deyse bu sosyolojik tanımının çok daha dışına taşıyor. Bölge illerinde olduğu gibi zorla yerinden edilme sonucu olarak ortaya çıkmakla birlikte genel olarak göç edilen yerde karşılaşılan kültürel farklılık, dışlanma ve ayrımcılığın tetiklediği psikolojik travma ve ekonomik olarak sömürülmenin önü alınamadığı gibi çözüm de üretilemeyen kangrenleşen bu sorunu günden güne büyütmeye devam ediyor. Göç sorunu üzerine yürütülen araştırmalarda da yer alan Ekonomist Mustafa Sönmez, göç sorununun nedenlerini, bu konudaki politikasızlığı ve çözüm yolunu DİHA'ya değerlendirdi.

Türkiye'nin başta bölge illeri olmak üzere Karadeniz ve Orta Anadolu bölgeleri olarak bir göç toplumu olduğunu söyleyerek söze başlayan Sönmez, bu durumun bölgedeki siyasi boyutlarının dışında diğer bölgelerle birlikte ortak bir ekonomik nedene dayandığını belirtti. Bu açıdan göçü "kan kanaması" olarak tanımlamayıp, bunu da o bölgeye ait insan gücünün birikimin kendini değerlendirememesi, o mekanlarda işe, ürüne dönüşememesi sonucu başka gelişmiş mekanlara gitmesi olarak açıklayan Sönmez, dolayısıyla göç veren ülke, bölge ve şehirlerin aslında kan kaybına uğrayan yerler anlamına geldiğini ifade etti. Sönmez, göç olgusunu bu sözlerle tanımlamasına rağmen bunlara iradi müdahalelerde bulunması gereken iktidarların ne yazık ki bunu azaltacak, bunu dindirecek politikaları öteden beri hayata geçirilmediğini söyledi.

Daha bölgesel dengeli politikalar izleyerek, göç veren illeri üretim ve yatırım iklimini oluşturarak, insanların orada kendi topraklarında geçimlerini sağlamanın yollarını yaratarak bu sorunun gidermek mümkün olmasına rağmen Türkiye'de buna rastlamadıklarını dile getiren Sönmez, "Türkiye'de bir dönem belki devlet müdahaleleri ile göçün bir kısmı bloklansa da, daha sonra piyasa uluslararası sermaye ile olan ilişkilerin artması sonucu gelişmenin tamamen İstanbul ve çevresine odaklanması sonucu bütün bölgelerden ciddi göçler devam ettiğini" kaydetti.

Sönmez, Türkiye'nin bütününden bölge illerine geldiklerinde farklı bir fotoğrafla karşılaştıklarına işaret etti.

Bölgenin yarıya yakını doğduğu topraklardan uzakta!

Bölgeye odaklandıklarında TÜİK'in her yıl ikamet adresleri üstünden gerçekleştirdiği Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, 2012 yılında 21 il genelinde bu topraklarda doğmuş 19 milyonluk nüfusun 9 milyona yakınının şu an bu coğrafyada yaşamadığının görüleceğine işaret eden Sönmez, belirttiği rakamın yüzde 47'lik bir nüfusa tekabül ettiğinin altını çizdi. 

Bu derece dikkat çekici oranı önemli kılan bir diğer yanının ise, bu rakamın hiç azalmaması olduğunu belirten Sönmez, 2007 yılında yüzde 44 olan bu oranın 5 yıl sonra 3 puanlık artışla yüzde 47'ye çıktığına dikkat çekti. Söz konusu durumun göçün hiçbir zaman dur durak bilmediği anlamına gelerek aslında kanamanın da sürekli devam ettiğini gösterdiğini dile getiren Sönmez, "Bu demektir ki bu oranın tamamı başka coğrafyalarda işin, aşın peşinde ya da zorunlu göç dedikleri -aslında zorlama göç bir anlamda- sürgün edilme sonucu batıda kaderiyle baş başa bırakılmış" dedi.

Göçün 2 boyutu

Sönmez bölgede dair işaret ettiği veriler ışığında göç sorunun aslında iki boyutu olduğunu da söyledi. Birincisi olarak bu bölgelerin daha fazla göç vermesinin nasıl önleneceği olarak dile getiren Sönmez, bir diğerini de göç etmiş nüfusun göç ettiği yerdeki mağduriyetlerinin nasıl giderileceği sorunu olduğunu ifade etti. Göçün azaltılması yani kan kaybının önlenmesinin yolu olarak öncelikle bu bölgelerde insanların bir kere iş-aş sorunlarının, kendi geçim sorunlarını hal edebilecekleri bir iklimin yaratılması gerektiğini vurgulayan Sönmez, Türkiye'de bunun şimdiye kadar Ankara merkezli denenmesi nedeniyle sonuç alınamadığının altını çizdi. Sönmez, bunun nedeni olarak da devletin yatırımcı olarak yaptığı ve çektiği yatırımlardaki yetersizliklerin bölgede bir sermaye birikimin oluşması ve bunun iş-aşa dönüşmesinde şimdiye kadar sonuç vermediğini kaydetti. Sorunu bu haliyle ortaya koyduktan sonra "O zaman yapılacak şey inisiyatifi bölgenin kendisinin alması. Bölgelerin kendi yönetimlerini oluşturmaları, merkezin sahip olduğu yetki ve kaynakların bölgeye geçmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve bölgesel ekonomik politikalar oluşturulması" olduğunu ifade eden Sönmez, çözüm reçetesi olarak sık sık dile getirdiği "Demokratik Özerklik" modeline işaret etti.

Tüm bölgeler için çözüm 'Demokratik Özerklik'

"Demokratik Özerklik" modelinin sadece bölge için de değil, Karadeniz'inden Orta Anadolu'suna kadar göç veren az gelişmiş ya da yeterince gelişmemiş bütün bölgeler için doğru bir formülasyon olduğunun da üzerinde önemle duruyor iktisatçı Sönmez.

Köklü bir anayasa değişikliği gerektiren ve sadece Kürt siyasetinin bir talebi olarak algılanmaması gereken bu modelin Türkiye'nin göç veren az gelişmiş bölgelerinin sahip çıkması gereken bir model olduğunu vurgulayan Sönmez, "Merkezin sahip olduğu yetki ve kaynaklara, yerelin sahip olması, yerelde yönetime katılarak oradaki kaynaklara yine yerelde sahip çıkması formülasyonu bu model. Bu fikrin bir kere paylaşılması lazım. Türkiye gibi çok kimlikli ve kültürlü toplumlar bir demokratik açılım ve bunun beraberinde de bir ekonomik rasyonalite yakalamak istiyorlarsa yapmaları gereken bu. Çoğu yerde olan bu çünkü. Türkiye çok merkezileşmiş, otoriteleşmiş anti-demokratikleşmiş bir siyasi ve ekonomik yapıya sahip şu anda. Ankara'nın kullandığı ekonomik kaynaklar, kamu harcamaları çok yüksek miktarlardayken yerel yönetimlerde kullanılan rakamlar bunun onda biri bile değil. Dolayısıyla yerel diye bir şey yok, sadece adı var. Bunun demokratikleştirmek lazım. Bunu merkezden alıp bütün yerel yönetimlere vermek lazım" dedi.

'Türkiye'nin idari reforma ihtiyacı var'

Sönmez, bunun için Türkiye'nin idari reforma ihtiyacı olduğunu ifade etti. Yeni bir bölgesel düzenlemelere, merkez bir parlamentonun yanı sıra yerel parlamentolara veya yerel yönetimlerin daha çok güçlendirilmesine ihtiyaç olduğunu dile getiren Sönmez, vergi sisteminden harcama sistemine kadar çeşitli bakanlıkların yetkilerinin yerele devredilmesi gerektiğini söyledi.

Bunun yapılması halinde Türkiye'deki Kürt meselesinin de bu formulasyon içerisinde çözüme kavuşacağını vurgulayan Sönmez, şunları söyledi: "Çünkü bu bölgeye ait özerk bölgeler kendi anadilde eğitim meselesi gibi diğer kültürel meseleleri de kendi bölgeleri içerisinde hallederler ve başka bölgelerde de insanlar kendi problemlerini kendi yerel yönetimleri içerisinde hallederler. Bunların merkeze gelmesine, tüm Türkiye'nin meselesi olmasına gerek kalmayacak. Daha demokratik, daha katılımcı daha üretken kaynakları da daha adil paylaşan bir rotaya gidilebilinir." 

ÖMER ÇELİK / HAYRİ DEMİR - DİHA

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.