
'İyi ki Kürtler varmış...'
Şurası bir gerçek ki, ulusalcılar da, MHP'li milliyetçiler de; Kürt meselesinde, genel bir 'reddiyeciliğin' içinde.
Muhsin Kızılkaya, SETA Vakfının düzenlediği toplantıda, 30 Mart seçimlerini değerlendirirken ilginç bir saptamada bulundu. Kızılkayaya göre, seçimin kazananı Kürtçülerle, İslamcılar oldu, kaybedeni ise Türkçüler. Paralel yapı da, asıl itibariyle Türkçü olduğu için, bu cephe içinde yer aldı. Gerçeği bütünüyle yansıtıp yansıtmadığı tartışmalı da olsa, Muhsinin tahlili, dikkate değer bir kategorileştirme olarak düşünülebilir.
Şurası bir gerçek ki, ulusalcılar da, MHPli milliyetçiler de; Kürt meselesinde, genel bir reddiyeciliğin içinde. CHP, geçmişte bazı farklılıklar gösterse de, şimdi kendi içinde Kürt meselesinde çözüme yatkın bazı isimler yer alsa da; özü itibariyle Kürtlerin kimlik talebine soğuk duran bir yerde.
Kürtlerin kimlik talebine, daha olumlu bir yaklaşım sergileyenler kimler? Esas olarak: AK Parti, Türk solundan bazı kesimler, bazı demokratlar ve liberaller. BunaAK Partiye oy vermeyen bazı İslami kesimleri de ekleyebiliriz.
AK Parti, iktidarın getirdiği sorumluluk ve ülkeyi yıllardır büyük yıkıma uğratan savaşı bitirmeyi zorunlu gören pozisyonu nedeniyle, çözümün tarafı olarak ortaya çıktı. Bu noktada, Türk solu ve demokratlar içinde, yeni bir yol ayrımı meydana geldi. Kürtlerle değişik düzeylerde ittifak oluşturmuş, ya da Kürtlere büyük oranda sempatiyle bakan bu çevreler; Kürtlerin AK Parti üzerinden bir barışa yönelmesiyle birlikte, şaşkınlık içine girdi.
Bu kesimler, baştan beri şeriatçı gericiliğin temsilcisi olarak algıladıkları AK Parti karşısında; kendilerini Kürtlerle, bir işbirliği içinde görmüş, Kürtleri bir sigorta olarak düşünmüştü..
Kürtlerin, AK Parti hükümetiyle, barış için müzakerelere girişmesi, diyaloğa başlaması; bu çevrelerde bir adaptasyon sorununa yol açtı.
Kürtlerin yeniden savaşa başlayacağı umudunu yaşattılar. Beklentilerini, AKPyle barış olmaz değerlendirmesi üzerine oturttular. Bazıları, bir buçuk yıl boyunca, dağdan silah sesi gelecek diye kulaklarını açıp nöbete durdu neredeyse. Olmadı.
5 aylık büyük sessizlik dönemi, Kürt savaşı yerine Kürt barışının kalıcı hale geldiğinin netlik kazanması; siyaset denklemlerini altüst ettiği gibi, Türk solcu ve demokratlarını da, yeni bir formata zorlamaya başladı.
Kritik nokta şu: Kürtler, barışı, AK Parti hükümetiyle görüşerek sürdürüyorlar. Türk solcu ve demokratlarının önemli bir kesimi, bunu içlerine sindiremiyor.
İşte, bu zorlanma; en büyük yarılma ve parçalanmayı, yerel seçimler sırasında gösterdi. Düne kadar Gezinin kahramanı olarak yaklaştıkları Sırrı Süreyya Önderi, HDP adayı olduğu için, neredeyse düşman saflarda görenler oldu.
Çünkü, düne kadar devlet partisi diye adlandırdıkları, ama aslında eski gözağrıları olan CHPye, dönüş yolculukları başlamıştı. Devletçi alışkanlıklarla dans, yeniden boy verdi. Onları en çok hayal kırıklığına uğratan, Kürtlerdi.
Kürtlerin yeni pozisyonu olmasa; güzel güzel, herkesi, solculuk adına, demokratlık adına CHPye oy vermeye çağırabileceklerdi. Kürtleri, daha uzun süre boyunca, oyun bozan gibi algılamaya devam edeceklerine, kesin gözüyle bakabiliriz.
Meseleye, barış isteyen, Türkler açısından baktığımızda, başka bir tablo ortaya çıkıyor: CHP ve AK Partiye mecbur olmadıkları bir seçenekle, bir çıkış yolu bulmuş durumdalar: HDPye destek veren bir Türk solcusu dostum, bunu şöyle özetledi: Oral iyi ki Kürtler varmış. Yoksa ne yapacaktık...
Aslında, gerçek ihtiyaç; hiç şüphesiz, Türk solcularının kendi bağımsız partileriyle ortaya çıkıp, barışın Batıdaki tarafını oluşturabilmesi. Bu açıdan, HDPnin Batıdaki yüzde 1.9luk oyu, bir başarı sayılamasa da, bir tür başlangıç çizgisi olarak kabul edilebilir.
Türkiyenin Batısının barışa alışmasının, Kürtlerin hakkını hukukunu önemseyen bir noktaya gelebilmesinin, çözüm için taşıdığı öneme; yıllardır vurgu yapmaya çalışıyorum.
HDP ve Batıda yaşanan 30 Mart deneyimi, birçok yeni meseleyi beraberinde getirecek. Türk solcuları ve demokratları, Kürtlerle, yeni bir düzlemden, barış temelli ittifak deniyorlar. Batıdaki Kürtler de, yeni bir ilişkinin içinde ve duruma ısınmaya çalışıyor. Umalım ki, barış temelli Türk-Kürt ittifakı, yeni bir Türk solu için de imkân yaratsın.
İyi ki Kürtler varmış.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.