Kadınlar şiddet ortamına geri gönderiliyor

Kadınlar şiddet ortamına geri gönderiliyor

Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı'ndan Melike Keleş, devletin sığınakları, kadınların güçlenmesi esasına göre değil, aksine aile içinde “kadınlık” durumunu esas alan ve aileyi güçlendiren anlayışla yönettiğine dikkat çekti, “Devletin sığınaklarındaki yasaklar

A+A-

Adalet Bakanı'nın Temmuz 2009'da kapatılan DTP Milletvekili Fatma Kurtalan’ın soru önergesine verdiği yanıta göre, 2002 yılından 2009 yılına kadar, AKP iktidarı döneminde kadın cinayetleri yüzde bin 400 arttı. Ayrıca, 2009 yılının ilk 9 ayında öldürülen kadın sayısı 953 olarak verildi. Bu rakama, kaza ya da intihar süsü verilenler, zehirlenme gibi gösterilenler, intihara zorlananlar dahil değildi.

Kadın cinayetleri noktasında tablo bu kadar ürkütücüyle, kadına yönelik şiddetle mücadelede en önemli araçlardan biri olan sığınmaevleri açısından tablo ne?

ANF'nin sığınmaevlerine ilişkin sorularını Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı'ndan Melike Keleş yanıtladı.

Kadına yönelik şiddette tablo nedir? Örneğin Mor Çatı Sığınağı'na başvurularda durum nedir?

Mor Çatı'ya telefonla ya da yüz yüze günde en az 10 kadın şiddet ile ilgili başvuruda bulunuyor. Şiddet artıyor elbette. Ancak, Mor Çatı'ya gelen başvurulardaki artış Mor Çatı'nın bilinirliği, görünürlüğü ile de ilgili. Bunun yanı sıra, devletin kamu spotlarının da etkisiyle Şiddet Önleme Merkezleri'ne (ŞÖNİM), 183 hattına başvurular oluyor.

Ancak, başvurularda bir azalma ya da düşüş yok yani...

Evet, hiçbir azalma yok, artış var.

Kadına yönelik şiddet bu kadar artarken, sığınaklar açısından durum ne?

Feministler, sığınakları, kadına yönelik şiddet ile mücadelenin bir aracı olarak görüyor. 1987'de Dayağa Karşı Kampanya ile birlikte feministler tarafından Türkiye'de ilk defa tartışıldı ve gündeme getirildi. İlk sığınak deneyimi de feminist kurumlar tarafından hayata geçirildi; İstanbul'da Mor Çatı, Ankara'da Kadın Dayanışma. Sığınaklar, şiddetten çıkmış kadınların, kendi yaşadıklarını değerlendirip kendileri için şiddetsiz, yeni bir yaşam kurabilmeleri için düşündükleri, alternatif yaşam seçeneklerini gözden geçirdikleri geçici evler, alanlar. Şiddetten gelen kadınlarla dayanışmayı ve güçlenmeyi esas alan çalışma olması gerekiyor.

İstanbul'da Mor Çatı, Ankara'da Kadın Dayanışma sığınakları oluşturulduğunda, devletin var mıydı sığınmaevleri?

Hayır yoktu. Daha sonrasında Fatma Girik, Şişli Belediye Başkanı'yken bir sığınmaevi kurulmuştu.

HİÇBİR SIĞINAKTA YASAKLAR OLAMAZ

Devletin sığınaklarında durum ne?

Son dönemlerde devlet, sığınaklarla ilgili bir yığın şeyler söylüyor, yasaklar, yönetmelikler devreye sokuyor. Bütün uygulamalara baktığımızda, kadınların güçlenmesine değil aksine kadını aile içerisinde, 'kadınlık' durumunu esas alan, aileyi güçlendiren anlayışla devam ediyor. Hiçbir sığınakta yasaklar olamaz. Kadın zaten şiddet ortamında bir yığın yasakla dolu izole bir hayat yaşıyor. Devletin sığınaklarına geldiğinde aynı şey daha fazlasıyla devam ediyor. Devlet sığınaklarında kalan kadınlardan aldığımız bilgilere göre, her şey yasak: dışarıya çıkmak yasak, içeriye girdiğiniz de cep telefonlarınıza, tüm iletişim araçlarınıza el konuluyor. Zaten çalışıyorsanız sığınmaevine alınmıyorsunuz. İş başvurusu yaptıysanız, hiçbir görüşmeye gidemiyorsunuz. Görevlilerin size izin verdiği belirli saatlerde dışarıya çıkabiliyorsunuz. Sizin özgürleşmenizin önünde tüm engeller yeniden bizzat devletin eliyle kuruluyor. Bir belediye sığınağından gelen kadınlardan biri, çalışanlara 'Anne' diye hitap edilmesi zorunluluğu getirildiğini anlatmıştı. Ayrıca AKP ile birlikte sığınmaevleri kavram olarak konukevlerine dönüştürüldü.

KADININ ÖZGÜRLEŞMESİNİN ÖNÜNE YENİ ENGELLER

Bahsettiğiniz yasakları aldıran fikir nedir? Kadınların can güvenliği kaygısı olamaz mı örneğin?

Kadının özgürleşmesi, güçlenmesi, kendi ayakları üzerinde durup, kendine yeni bir hayat kurması için geçici yerler olması gerekirken, bunun tam tersi bir zihniyetle işletiliyor. AKP iktidarının, ideolojisine baktığımızda temel aldığı nokta, kadının güçlenmesi değil, ailenin güçlenmesi. Örneğin, boşanma davalarını zorlaştıran düzenlemeler yapılacak. Koca istememişse, boşanmalar zaten zor. Şimdi bunu daha da zorlaştıran bir hale büründürüyorlar. Devletin ve bazı belediyelerin yürüttüğü sığınmaevlerinde ayrıca arabuluculuk yapılıyor. Biz deşifre etmeyi önemsiyoruz çünkü kadınlar, zaten kendi şiddet yaşantısında, evlilik ya da birliktelik boyunca yeniden yeniden bir araya gelmeyi, barışmayı çok denemiş oluyorlar ve bunun bir çözüm olmadığını yaşayıp başvuruda bulunuyorlar. Son noktada sığınağa geliyorlar. Ancak, bu sığınaklarda bir süre sonra koca ile barıştırmak için her şeyi yapıyorlar. ŞÖNİM'lerden Mor Çatı'ya gelen bir kadın, ŞÖNİM'de boşanmak istediğini söylediğinde, yöneticiler, 'Boşanmak yasak' demiş, Bunun üzerine kadın, yeniden şiddet ortamına dönmek zorunda kalıyor. Kadınlar seçeneksiz bırakılıyor.

SIĞINAKLARIN YERLERİ GİZLİ OLMALI

Sığınakların ilkesi ne olmalı?

Sığınaklar, elbette can güvenliği riski olan kadınların da kendilerini güvende hissedebilecekleri yerler olmalı. Ama sığınaklar, sadece can güvenliği riski yaşayan kadınların sığındığı yerler değildir. Toplumda erkek şiddeti, çok örgütlü ve seçilmiş bir şey. Dolayısıyla her kadının aslında sığınak hakkı vardır ve her kadın da istiyorsa sığınağa alınmalıdır. Can güvenliği riskini kadınların özgürlüğünü kısıtlayarak sağlayamazsınız. Sığınakların elbette adresleri gizli olmalı. Güvenlik olarak alabileceğiniz önlem, sığınak yerlerinin gizli olmalı.

Davul zurna ile açılan sığınmaevleri hatırlıyorum.

Doğru. 2-3 yıl önce, İstanbul dışındaki bir ilde, otobüs durağının adı sığınmaeviydi. Sığınmaevlerinin yeri, gelen kadınlar ve çocuklar ile çalışanlar tarafından bilinmeli. Gizlilik dışında, kadınlara sığına geldiğinde ya da yönlendirildiğinde hakları konusunda aydınlatma ve bilgilendirme yapılmalı. Koruma kararından, Aileyi Koruma ve Şiddeti Önleme Yasası'ndan bahsedilmeli. Kadına kendisini koruyabileceği mekanizmaların neler olduğu hakkında bilgilendirmeler yapılmalı.

İLLA HAPSEDİLMESİ GEREKMİYOR

Can güvenliği olan bir kadın için yöntem ne olmalı?

Can güvenliği risk altında olan kadınlar sığınağa geldiğinde güvenlik planı, risk analizi yapılmalı. Her kadının bir riski varsa, onunla ayrı güvenlik planları hazırlanmalı. Dışarıya çıktığında neler olabilir, nelerle karşılaşabilir? Kadınlar saldırganı çok iyi tanır, onu gördüğünde ne yapabileceğini çok iyi bilir. Sosyal çalışmacı onunla oturup bir plan yapar. Bu plan dahilinde, kadın dışarıdaki hayatını sürdürebilir; iş arayabilir, sağlık kurumlarına gidebilir, avukatıyla görüşmeler yapabilir. İlla hapsedilmesi gerekmiyor. Bu hapisliğin altında güvenlik kaygısı yok. Çünkü bir çok kural getiriliyor. Bazen kadın, üst aramalarından geçerek, sığınağa kabul ediliyor. Özetle, sığınakların iki kuralı olmalı; gizlik ve şiddetsizlik. Kadınların özgürlüğünün önünde ne kadar engel varsa, hepsini kaldıran mekanizmanın orada işlemesi gerekiyor.

'ÇOCUĞUNU BIRAK DA GEL'

ŞÖNİM'in kadına yönelik şiddetle mücadelede etkisi nedir?

ŞÖNİM'in gelmesi ile SHÇEK ve dayanışma merkezleri işlevsizleştirildi. ŞÖNİM, tek kapı ve merkez olma sistemi. Türkiye'de hem bakanlığa, hem belediyelere bağlı sığınaklar ile bağımsız sığınaklar, ŞÖNİM'e bağlanmak isteniyor. ŞÖNİM'in amacı, tek bir merkez ve bu tek bir merkezden tüm sığınaklara müdahale etmek. Bizim gibi bağımsız sığınak yürütenler ile dayanışma merkezlerini ortadan kaldırıyor. Buna karşı çıkıyoruz çünkü bütün bağımsız çalışmamızı ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Ayrıca, bir kadın sığınağa gittiğinde yanında 12 yaş üstünde erkek çocuğu varsa, sığınağa kabul edilmiyor. O anneye, 'Çocuğunu bırak da gel' deniliyor. Zaten şiddet yaşantısından gelen bir çocuk o şiddetin hem mağduru hem de tanığı oluyor. Anne çocuğu ya şiddet ortamında bulunduruyor yani babaya bırakmak zorunda kalıyor veya bırakamıyor ve geri dönüyor.

İktidar bu alanda merkezileşmeye neden gidiyor?

Kendi ideolojisini, politikasını hayata geçirmek için bütün çalışmalara el koyuyor.

KURTARICI DEĞİLİZ

Çizdiğiniz tablo da, devlet aileyi koruyarak şiddeti önlemeye çalışıyor ve sığınakları da buna göre yapılandırıyor. Kadınlar bu durumda ne yapacak? Bağımsız sığınaklar mı kuracak, devletten sığınak istemeye devam mı edecek? Nasıl bir yol yürümek gerekiyor?

Çok zor bir soru. Mor Çatı olarak soruyorsanız, Mor Çatı bu faaliyeti yürütürken devletten finans olarak hiçbir destek almıyor. Gücünü tamamen bağış ve gönüllülerden alıyor. Mor Çatı'nın 3. sığınak deneyimi. Zaman zaman finans yetersizliğinden sekteye uğradı. Ancak çalışmayı devam ettireceğiz. Ama diğer taraftan günde en az 10 kadın müracaat ediyor. Her başvuranın elbette sığınak talebi olmuyor. Kimileri kendi evinde kalıp yasal haklarını yararlanmak, güçlenmek istiyor. Bize sığınak için gelen kadınları, mecburen ŞÖNİM'e gönderiyoruz. Çünkü, sığınak ve can güvenliği riski var. Gönderdiğimiz kadınlar arasında orada kalıp da dayanışma merkezinden destek alan kadınlar da oluyor. Bizim yaptığımız şey; şiddete karşı mücadelede tüm mekanizmaların kadınlar lehine kullanılmasını ve kadınlar lehine olan tüm hakların uygulamada hayata geçmesi sağlamak. Bunun için mücadele ediyoruz. Devletin sığınak ve ŞÖNİM uygulamalarının değiştirilmesi gerektiğini sürekli söylüyoruz. Diğer taraftan da kendimiz bağımsız çalışmamızı sürdürüyoruz. 'Her yere bağımsız sığınaklar açalım' diye bir politikamız yok. Kurtarıcı değiliz. Kadınlarla dayanışıyoruz. Bu mücadelede kadın dayanışmasının çok esaslı bir şey olduğunu gösteriyoruz. Ancak asıl bu işin muhatabı devlet olmalı. Devletin bütün bu uygulamalarını da teşhir etmek gerekiyor./ANF

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.