
Küresel bir salgın: Kadına şiddet
İnsan ruhu iki tür arasında paylaştırılmış. Biri erkek, diğeri kadın. Kadınlar yaşamı ve duyguyu temsil ediyorlar. Öyle ki 'bir kişide kadın eksik olursa, onda sevgi de eksik olur' denilir.
İnsan ruhu iki tür arasında paylaştırılmış. Biri erkek, diğeri kadın. Kadınlar yaşamı ve duyguyu temsil ediyorlar. Öyle ki "bir kişide kadın eksik olursa, onda sevgi de eksik olur" denilir.
Tarihin bir döneminde, yaşamı onlar örgütlüyorlardı. Onlar, toplumsallığın başlangıcında yeryüzündeki doğal verimlilik döngüsü içerisinde, toprak anada temsiliyetini buluyorlardı.
Dünyanın yarısına yakınını oluşturan kadınlar, binlerce yıldır cinsel kölelik ve derin bir ayrımcılığın mağduru oluyorlar.
DÜNYANIN BİR YARISI DİĞER YARISINA ZULMEDİYOR
Bu aynı zamanda binlerce yıldır kadının maruz kaldığı sömürüyü ve buna karşı verilen amansız mücadeleleri ifade ediyor.
Evet, onlar için dünyanın yarısı diyoruz. Bundan yaklaşık 3,2 milyon yıl önce bulunan en eski insan kalıntısı genç bir kadına aitti. Beatles grubunun bir müzik parçasında adı geçen kadından esinlenerek bu genç kadına Lucy adı verildi.
İnsan türünün bir yarısı, binlerce yıldır diğer yarısının baskısına maruz kalıyor. Kadına şiddet bugün küresel bir boyutta. Zira Birleşmiş Milletler'e göre kadınların yüzde 70'i yaşamlarının bir anında şiddet mağduru oldu. Bugün dünya genelinde sefalet ve ayrımcılık her yıl 2 milyona yakın kadının canını alıyor.
YERYÜZÜNDE 100 MİLYON KADIN EKSİK
Yeryüzünde toplam 50 ila 110 milyon arasında kadın eksik. Yani 20. yüzyılın tüm soykırımlarının mağdurlarından daha fazla kadın ortada yok.
Birleşmiş Milletler 1961 yılından bu yana bu sorunla ilgileniyor. 1961'den bu yana yeryüzündeki erkek sayısı düzenli bir şekilde artı ve bugün dünyada erkeklerin sayısı kadınlardan 60 milyon daha fazla. Bu da bilinen en yüksek düzeyi ifade ediyor.
Quartz internet sitesine göre, 2013 yılında kadınlar dünya nüfusunun yüzde 49.9'unu oluşturuyordu. 81 ülkede kadınlar çoğunlukta iken, 37 ülkede erkekler azınlıktaydı. 75 ülkede ise her iki cins arasındaki fark yüzde 0,5'in altındaydı.
Neden erkek nüfus giderek çoğalıyor?
Çünkü daha fazla erkek çocuk dünyaya geliyor. 2013'de her 100 kız çocuğuna karşı, 107 erkek çocuk vardı. Ancak çocuk ve yetişkin yaşta ölen erkeklerin sayısının daha fazla olması nedeniyle, erginlik yaşına ulaşıldığında her iki cinsiyetten bireylerin nüfusunun aynı düzeyde olması gerekiyordu.
Peki neden böyle olmadı?
Buna getirilen ilk açıklama şöyle: Seçici kürtaj ve kız çocuklarının öldürülmesi. Dünyadaki erkek fazlasının yüzde 76'sının Hindistan ve Çin'de yoğunlaştığı düşünüldüğünde, bu durum daha da açıklık kazanıyor.
Quartz sitesi, doğum öncesi cinsiyet belirleme tekniklerinin bu açığı daha da büyüteceğini düşünüyor.
Kadın ve erkek nüfusu, ülkelere göre değişkenlik gösteriyor. Arap Yarımadası'nda kadın ve erkek arasındaki nüfus açığına izah getirildiğinde, bu durum cinsiyetine göre ayrıştırılan göçmenlerle ifade ediliyor. Zira göçmen işçiler ezici bir çoğunlukla erkeklerden oluşuyor. Katar böylece kadın oranının en az olduğu dünya ülkesi olarak dikkat çekiyor. Bu ülkede nüfusun sadece yüzde 22'si kadınlardan oluşuyor.
Eski Sovyet ülkelerinde, alkol nedeniyle erkek ölümlerinin fazla olmasından dolayı kadınların sayısı daha fazla.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD ülkelerinde, cinsiyetler arası yaşam biçimlerinin homojenleşmesi nedeniyle kadınların sayısı erkeklerinkini geçiyor. Fransa'da nüfusun 32 milyondan fazlası erkek, 34 milyondan fazlası kadınlardan oluşuyor. İleri yaşlarda bu fark daha açık bir şekilde görülüyor. 100 yaşındaki 24 bin kişiden en az 20 binini kadınlar oluşturuyor.
HER ÜÇ KADINDAN BİRİ EŞ ŞİDDETİNİN KURBANI OLUYOR
Konu eşitliğe, şiddetin ve her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına geldiğinde, dünyanın bir yarısı öteki yarısı üzerindeki egemenliğinden vazgeçmek istemiyor. Evde veya sokakta, savaşta veya barışta, şiddet bir salgın gibi kadını vurmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler, kadına yönelik şiddeti "küresel salgın" ifadesiyle tanımlıyor.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre dünyada her üç kadından biri eş şiddetinin kurbanı oluyor. Dünya ülkelerinin üçte ikisi evlilikteki şiddete karşı yasal mekanizmaya sahip. Dünyada sadece 52 ülke açık bir şekilde evlilik sırasındaki tecavüzü suç sayıyor. 2,6 milyar kadın ve kız çocuğu, evlilikteki tecavüzü açıkça suç saymayan ülkelerde yaşıyor. Bu durum kadınlar açısından büyük bir tehdit olarak dururken, tecavüzü adeta kurumlaştırıyor.
KORKUNÇ BİR TABU, CİNSEL ŞİDDET
Tecavüz, ensest ilişki, sübyancılık ve taciz... Cinsel şiddet genellikle sessizlikle geçiştiriliyor. Halen bir tabu olan cinsel şiddetin boyutları korkunç bir tablo ortaya koyuyor. Bazı ülkelerde kız çocuklarının üçte biri, ilk cinsel tecrübelerinin kendilerine zorla dayatıldığını söylüyor. Avrupa Birliği bünyesinde kadınların yüzde 45 ila yüzde 55'i, 15 yaşından itibaren cinsel tacize maruz kalıyor.
UNİCEF'in ilgili bir raporunda dünya genelinde 120 milyon dolayında kız çocuğunun, ya da diğer bir ifadeyle her 10 kız çocuğundan birinin yaşamlarının bir anında cinsel ilişkiye veya diğer cinsel eylemlere zorlandığını belirtiliyor.
Uluslararası Af Örgütü'ne göre Mısır'da kadın ve kız çocuklarının yüzde 99'u cinsel taciz mağduru oluyor. Kadına genelleşmiş bu şiddet hem özel hem de kamu alanında yaşanıyor. Af Örgütüne göre Mısır'da kadınlar tüm yönleri ile cinsel ve fiziksel şiddete maruz kalıyor.
Türkiye'de her yıl on binlerce kadın şiddet görüyor. Çeşitli kaynaklara göre Türkiye'de her gün üç ila beş kadın erkek şiddetinden dolayı hayatını kaybediyor. Yüzlerce kadın ise taciz ve tecavüze maruz kalıyor.
İstatistiklere yansıyan şiddet vakaları, buzdağının sadece görünen yüzünü ifade ediyor. Kadınların her gün evde ve sokakta maruz kaldığı şiddet vakalarının, bilinenin çok üstünde olduğu sanılıyor.
ŞİDDETİN AĞIR BİR MALİYETİ VAR
Genel anlamda şiddetin ağır bir küresel maliyeti var. Kadınlar bu şiddetin birinci mağdurları oluyorlar. ABD'de 2003 yılında kadına yönelik evlilik sırasında yaşanan şiddetin maliyeti 5,8 milyar dolar olarak hesaplandı. 2004 yılında İngiltere ve Galler Ülkesi'nde evlilikte kadına şiddetin maliyeti 22,9 milyar sterlindi.
Sadece Mali'de kadın ve çocuğa yönelik şiddetin yılda 6,2 milyar dolarlık bir maliyeti var. Şiddetin en ağır faturası, medyaya yansımayan gizli şiddetten kaynaklanıyor. Şiddet alanındaki en ağır maliyet ise kadına yönelik şiddetin sonuçlarından oluşuyor. Şiddet birçok şekilde kendisini ortaya koyuyor. Yeni doğan kız çocuklarının katledilmesi, kadın sünneti ve dul kadınların intihara teşvik edilmesi gibi korkunç şiddet biçimleri öne çıkıyor. Ancak kadına şiddete konusundaki en ağır maliyet, evlilikte yaşanan şiddetten kaynaklanıyor. 2014 yılında Sahra Altı Afrikası'nda yaşayan kadınların yüzde 28'inden fazlası eşlerinin şiddetine maruz kaldı.
BİR VAHŞET BİÇİMİ, KADIN SÜNNETİ
Ailenin ve kocanın namusunu korumak adına uygulanan kadın sünneti, halen onlarca ülkede yoğun bir şekilde varlığını sürdürüyor. Erkeğin kadın üzerindeki tahakkümünün en yalın ifadelerinden biri olan kadın sünneti, 29 Afrika ve Ortadoğu ülkesinde uygulanmaya devam ediyor. Daha az ölçüde Asya ve Güney Amerika'daki bazı topluluklar da bu uygulama görülüyor.
Kadın sünneti, sanayileşmiş ülkelerdeki göçmen grupları arasında uygulanmaya devam ediyor. Dünya genelinde 133 milyonu aşkın kadın ve kız çocuğu sünnet vahşetine maruz kaldı. Her yıl üç milyon dolayında kız çocuğu bu uygulamanın mağduru oluyor. Birleşmiş Milletler'e göre 15 yaşın altındaki 30 milyonu aşkın kız çocuğu da sünnet riski altında bulunuyor.
Kadın sünnetinin en yoğun yaşandığı bölgelerden biri Güney Kürdistan. Alman kadın örgütü "Wadi"nin, 1700 kadınla yaptığı görüşmelerin sonucunda 2010 yılında yayınladığı rapora göre, Güney Kürdistan'ın Duhok bölgesinin dışındaki diğer bölgelerinde kadınların yüzde 72,7'si sünnet edildi. Bazı alanlarda bu vahşetin kadınların yüzde 100'üne uygulandığı belirtiliyor
Bu şiddet biçimi, kadınları ağır sağlık riskleriyle karşı karşıya bırakıyor. Sünnete maruz kalan kız çocuklarında uzun süreli kanamalar, başta AİDS olmak üzere enfeksiyonlar, kısırlık, hamilelik sırasında komplikasyonlar ve ölümler görülebiliyor.
700 MİLYON KADIN ÇOCUKKEN EVLENDİRİLDİ
Erken yaşta evlilik de kadına yönelik baskının başka bir yönünü ifade ediyor. Birleşmiş Milletler'e göre bugün evli olan 700 milyondan fazla kadın, çocukken evlendi.
Bunların 250 milyonu 15 yaşından önce evlenmek durumunda kaldı. 18 yaşından önce evlenen kız çocuklarının, eğitimlerini tamamlama şansı çok daha az olmakla birlikte, aile içi şiddete ve hamilelikle bağlantılı komplikasyonlara daha açık durumdalar.
Birleşmiş Milletler, kadına yönelik şiddetin maliyeti ve sonuçlarının birçok kuşak üzerinde etkilerinin olacağını vurguluyor.
4,5 MİLYON KİŞİ CİNSEL SÖMÜRÜ MAĞDURU
Kadın ve çocuk ticareti de, küresel düzeyde artıyor. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suçlarla Mücadele Bürosu, 2014 yılındaki bir raporunda çocuk ticareti konusunda alarm veriyor.
Afrika, Yakın Doğu ve Hindistan, Mısır, Angola ya da Peru gibi bazı ülkelerde çocuklar, mağdurların çoğunluğunu oluşturuyor. Öyle ki, insan ticareti mağdurlarının yüzde 60'ından fazlasının çocuklardan oluştuğu yönünde tahminler yapılıyor.
Ne yazık ki, insan ticareti mağdurlarının yüzde 70'ini kadınlar oluşturuyor. 10 yıl önce yüzde 84'ü kadınlardan oluşuyordu. İnsan ticaretinde kadın oranı 2004'te yüzde 74 iken 2014'te yüzde 49'a geriledi. Ancak bu ticarette kız çocukları ve genç kadınların oranı aynı 10 yıl önce yüzde 10 iken, 2014'te yüzde 21'e çıktı. İnsan ticaretinin yarısından fazlası, ya da yüzde 53'ü, cinsel sömürü amacıyla yapılıyor.
Bununla birlikte kadın ticaretini yapan kadınların oranında da istisnai bir artış söz konusu. Dünya genelinde yakalanarak mahkum edilen her 10 insan tacirinden 3'ünün kadın olması dikkat çekiyor.
Birleşmiş Milletler'e göre dünya genelinde 4,5 milyon kişi cinsel sömürüye maruz kalıyor. Bunların yüzde 98'i kadın ve kız çocuklarından oluşuyor.
Kadına yönelik cinsel ve fiziki şiddetin boyutlarına bakıldığında, bu küresel salgına karşı ciddi bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç duyulduğu görülüyor.Anf
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.