'Yeni Ortadoğu'da Kürt rolü'...

'Yeni Ortadoğu'da Kürt rolü'...

Türkiye-Erbil bir 'eksen' oluşturur iken Rojava'nın 'çifte sıkıştırılması' boşa çıkarsa (...) Türkiye'nin tüm Kürt ve Suriye politikalarını yeniden ele almasının gereği doğabilir.

A+A-

‘Yeni Ortadoğu’da Kürt Rolü’... Amerikan başkentinde National Press Club yani ‘Ulusal Basın Kulübü’nün salonu tıklım tıklım dolu. 200 dolayında insan var ve kürsünün arkasında ‘The Kurdish Role in the New Middle East’ yazıyor. Kürsünün üzerinde ise BDP’nin amblemi var. Tarih 28 Ekim 2013. Cumhuriyet’in ilanının 90. yıldönümüne bir gün kala. 

1.20131030103515.jpg


Ön sırada, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Van Milletvekili Nazmi Gür oturuyorlar. Demirtaş ve Gür, Washington’da ABD yetkilileri ve Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Namık Tan ile görüştükten sonra, ülkenin batı ucuna, San Francisco ve Los Angeles’a uçacaklar. Çeşitli temaslar yapacaklar.

BDP’nin ABD’de bir ‘ilk’ olarak düzenlediği ‘Yeni Ortadoğu’da Kürt Rolü’ başlıklı ve dört panellik bir dizi olarak yapılan toplantısında Selahattin Demirtaş’ı ve Washington’da beklenen Suriye PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’i görmek ve dinlemek üzere, onlarca Kürt, Kuzey Amerika’nın (ABD ve Kanada) çeşitli yerlerinden gelmişler.

Cumhuriyet’in 90. yıldönümünde, Washington’da garip bir duygu ortamı. ‘Yeni Ortadoğu’da Kürt Rolü’nün Amerikan başkentinde ilk kez bir toplantıda enine boyuna konuşulur olması, bu amaçlı bir toplantıyı düşünen ve becerenin, Kürtlerin yaşadığı ‘dört ana parça’nın en büyüğü olan Türkiye’nin Kürtlerinin siyasi partisi olması, başlıbaşına bir şeyler anlatıyor olmalı.

Bu arada, Salih Müslim, önce Irak’ta Kürdistan Bölge Yönetimi’nin sınırlarını aşamadığı, Türkiye’den geçemediği, sonra ABD vizesi almak için hakkında başvuruda bulunulmuş olan ABD’nin Stockholm Büyükelçiliği’ne ulaşamadığı için Washington’a gelemedi ama toplantı Skype yoluyla dev bir ekrandan, onun konuşmasıyla açıldı.

Salonda bulunan ve kimisi Beyaz Saray’a yakın Amerikalılar, biraz da hayretle, Salih Müslim’in gayet iyi bir İngilizce konuştuğunu öğrenmiş oldular ve kendisini birkaç metre öteden doğrudan göremeseler de gerçek fiziğinin birkaç misli büyümüş görüntüsüyle kürsünün üzerindeki dev ekrandan ve yine aynı salonda, dinlemiş oldular.

Aralarından biri, bana, Salih Müslim’e ABD’nin vizesinin çıkmamış olması konusunda “Oğlunun ölümünden 20 gün sonra, Washington’a gelmesinin sağlanması iyi bir jest olurdu; ayıp oldu” dedi. Ve, ekledi: “Yarın (bugün) Dışişleri’nde bu konuda bir toplantı yapılacak. Süreç başladı. Bir süre sonra mutlaka Salih Müslim, Washington’a gelecek...”

ABD’de hep böyle olur. PYD ile doğrudan resmi düzeyde ilişki kurmak, Washington’un hem Suriye, hem Kürt politikasında ve hem de Türkiye’ye ve ayrıca Kürdistan Bölge Yönetimi ve Irak’a yaklaşımında da ‘yeni’ bir tavrı ifade ettiği için, zaman alacak bir gelişme. Yeni hemen olmaz. Ama bir süre geçtikten sonra mutlaka olur.

Zaten günün son panelinde Selahattin Demirtaş ile yan yana oturmuş olan ABD’nin eski Ankara ve Bağdat Büyükelçisi James Jeffrey, “Herkes gözünü dikmiş Amerika’yı izliyor. Bu nedenle diplomatik pratik nedenler, Salih Müslim konusunda Ankara ve Erbil ile konuşmayı gerektiriyor. ‘Dostlar, konuşmak demek, desteklemek anlamına gelmez’ demeliyiz ve önce Ankara ve Erbil’i ikna etmeliyiz” sözleriyle, PYD ile ilişkiler konusunda Washington’un Ankara ve Erbil’deki Barzani yönetimini kolladığını ima etmiş oldu.

Zaten Kürtlerin büyük tepkisini çekmiş olan asıl ‘büyük ayıp’, Rojava’dan çıkmasının, Irak tarafındaki Kürt Yönetimi’nin denetimindeki bir kapıda engellenmiş olması. Oysa Salih Müslim, aynı kapıdan Rojava’ya, oğlunun ölümü sonrasında taziyeleri kabul için girmişti.

Bunun sonucu, PYD’ye bağlı YPG güçlerinin, cumartesi günü Til Koçer adlı, Musul yakınlarındaki sınır kapısını el-Kaideci güçlerin elinden alması oldu ki, bu kapı, Irak ile Suriye arasında Kaide’nin savaşçıları ve silah-patlayıcı trafiğinin cereyan ettiği önemli bir kapı imiş. Bu kapının ele geçirilmesiyle, Türkiye ve Erbil üzerinden Rojava üzerindeki ‘ekonomik-ticari ambargo’nun da kırılması ihtimali doğdu.

Nitekim, Salih Müslim’in o kapının ele geçirilmesinden birkaç saat sonra, oradan çıkarak Bağdat’a ulaştığını, Bağdat’tan Dubai’ye geçtiğini ve Dubai’den de Brüksel’e geçtiğini, cumartesi gecesi Washington’a vardığımız anda, bizi karşılayan BDP’lilerden öğrendik. The Economist’in Türkiye muhabiri ve Taraf yazarı Amberin Zaman ile ben, BDP’nin Washington toplantısının iki konuşmacısı olarak gelmiştik.

Salih Müslim, önceki gün toplantının açılışında Brüksel’den Skype aracılığıyla yaptığı konuşmada, Batı’yı öne alan vurgular yaptı. “Biz, Ortadoğu’da demokratik bir modeliz” dedi, “Batılı hükümetlerin bizi anlamasına ve onlara kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Batı’nın siyasi, diplomatik ve diğer alanlarda desteğine ihtiyacımız var” diye devam etti. İlginç bir öneride bulundu: “Rojava’ya gönderilecek heyetleri kabul etmeye de hazırız. Onların güvenliklerini sağlarız, herhangi bir endişeleri olmasın...”

Bütün bunlardan, ‘Yeni Ortadoğu’da Kürt Rolü’nün ipuçları sezilebileceği gibi, bölgede ve uluslararası politikada bazı ‘kaymalar’ ve yeni oluşumların da ipuçları söz konusu olabilir.

Türkiye-Erbil bir ‘eksen’ oluşturur iken, Rojava’nın ‘çifte sıkıştırılması’ boşa çıkarsa ve bunun sonucu olarak PYD üzerinden Rojava-Bağdat ve giderek Rojava-Bağdat-Tahran ekseninin zemini oluşursa, Türkiye’nin tüm Kürt ve Suriye politikalarını yeniden ele almasının gereği doğabilir. (Bu gerek zaten çoktandır var.)

Bütün bunların tam da Ankara-Bağdat ilişkilerinin Washington’un isteği üzerine yeniden tanzim edilmeye başlandığı bir sırada gerçekleştiğine dikkat çekelim. Washington’un Ankara ile Bağdat’ın arasını yapmak istemesi, Ankara-Erbil ilişkilerinin (petrol ve doğalgaz anlaşması boyutu) aldığı mesafenin, Bağdat’ta meydana getirdiği rahatsızlığın boyutlarıyla ilgili.

ABD, Ankara-Erbil-Bağdat arasında bir uzlaşmaya çalışıyor ve Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, bugün Washington’da bekleniyor. Maliki ziyaretine çok önem veriliyor.

Unutmadan; Maliki’nin Washington ziyareti arifesinde, pazar günkü Washington Post’un manşetinde ‘Irak’ta güvenlik krizi derinleşiyor’ başlıklı ve altında ‘el-Kaide’nin kolunun vahşi saldırıları’, ‘Maliki, ABD ziyaretinde daha fazla yardım isteyecek’ spotlarının yerleştirildiği bir haber vardı.

Irak’ta son günlerde –Washington Post’a göre- ‘son beş yılın güvenlik kazanımlarını silecek ölçüde kanlı bir kampanya gerçekleşiyor’ ve bu yıl içinde terör eylemlerinde ölen Iraklılar 5300’ü geçti. Bunları yapan, esas olarak, Şii merkezlerine saldırarak, mezhep çatışmasını daha da alevlendiren el-Kaide bağlantılı ‘Irak ve Şam İslam Devleti’ adlı örgüt.

Rojava’da –Türkiye topraklarını kullandığı iddia edilerek- PYD’ye saldıran da bu örgüt.

Hatlar yine karıştı değil mi?

‘Yeni Ortadoğu’ böyle bir yer işte. Ve, bu ‘Yeni Ortadoğu’da Kürt Rolü’nün Washington’da tartışılmasının kıvamına gelindi. Ben, ‘İmralı Barış Süreci: Türk-Kürt İlişkileri Tekrar İnşa Edilebilir mi?’ başlıklı panelde, Nazmi Gür, David Phillips ve Prof. Michael Gunter’in yanı sıra konuşmacıydım. ‘ABD, Türkiye ve Kürtler: Yeni Bir Vizyona Doğru’ başlıklı son panelde ise eski Kongre üyesi Lincoln Davis ile Büyükelçi James Jeffrey’nin yanı sıra Selahattin Demirtaş konuşmacıydı. Amberin Zaman, ‘Suriye Kürtleri ve Gelecek Vizyonları’ konulu panelin en çarpıcı konuşmasını yaptı.

Cumhuriyet’in 90. yaş gününde, ‘Yeni Ortadoğu’da Kürtlerin Rolü’ ve ‘Washington’un havası’ üzerinde yazmayı sürdüreceğiz...

CENGİZ ÇANDAR / RADİKAL

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.